Para kadınla, kumarda ya da mimarla yenir. deyişi, paranın kadınla yenebileceğini ileri sürdüğüne göre yalnızca erkekler için düşünülmüş olsa gerek. Yalnızca erkelerin para yeme yollarını dile getiriyor. Ya kadınlar?....
Doktorun hatası toprak altında, mimarınki toprak üstünde olurmuş. Bir başkasına göre de doktorların hatasını toprak örtermiş, mimarlarınkini ise ağaçlar....
''...Gel de anlat! adamcağız Türkiye'deki yerleşmelerin oldubittilerle değil de şehirciler, mimarlar tarafından yapıldığını düşünecek kadar safmış meğer.'' (!)
“İlk kitabım çıktığında 61 yaşındaydım. Kırkıncı çıkıyor bak 63 yaşından sonra. Hesabı yok, hesabı. Bir de her şey çok hesaba gelirse zaten tadı kalmıyor yaşamanın.”
-Aydın Boysan
Bizde nedense, insanlar koleksiyonlarındaki resimler ve onların ressamlarıyla övünürler ama, evleri ya da binaları beğenildiğinde mimarlarının adının ortaya çıkmasından pek hoşlanmazlar; nedense başarıyı paylaşmakta cimri davranırlar. Çoğu kez, mimarın adının binaya değer katabileceği bilinci daha oluşmamıştır. Mimarın aklını, yeteneğini, emeğini, göz nurunu hiçe sayan böyle bir anlayışı anlamak zordur. Oysa, dış dünyada mal sahipleri, binaları kadar binalarının mimarlarıyla da övünürler. Oralarda binalar çoğu kez mimarlarının adıyla birlikte anılır... Hattâ bazen Paris Operası örneğinde olduğu gibi binaya mimarının adı verilir. Paris'in ünlü operası bugün, mimarı Charles Garnier'nin adını taşır ve "Opéra Garnier" olarak anılır.