Koca Halil:
"Bu kartal tezikmiş bir kartaldır. Memidik oğlum. Bin yaşında kartallar işte hep böyle tezikirler," dedi, sakalını sıvazlayarak kartalın gökte çizdiği yola baktı. "Bu tek başına kalmış kartal, kartal soyunun ke dine en güveneni, yalnızlıktan korkmayanıdır. Şu gördüğün tek başına kalmış, yaşlı, ulu kartal bir daha kartallar sürüsüne katışmaz. Ölene dek tek başına gökte dolanır durur. Hiç bir yaratık bir daha bu ulu kartalın yanına yanaşamaz. Bu ulu kartal bir daha hiç bir yere konmaz. Ne bir ağaca, ne bir kayaya, ne de toprağa... Ben yaşlı, tezikmiş kartallara çok hürmet ederim, anladın mı oğul Memidik? Bu ulu kartallar gökte ölürler. Ölümleri yaklaşinca süzülürler, süzülürler ağarlar göğe yukarı. Yedi kat göğe kadar çıkarlar, işte orada göğün en yüce yerinde can verirler. Ölmüş olaraktan, göğün en yücesinden toprağa düşerler. Çukurova toprağına boylu boyunca serilirler. İşte göğün en derinine kadar bu ulu kartallar durmadan durmadan uçarlar, geniş göğün safasını sürerler.Kanatları göğün en yücesinde, mavinin en derininde duruncaya kadar uçarlar. Gökyüzünü de mağrıptan maşrıka, maşrıktan mağrıba bir uçtan öbür uca gezerler. Yaşlı kartallar gökte, en uzak gökte ölürler Memidiğim, yıldızların orada. İnsanoğlunun yaşlısı da solucan gibi sürünerek ölür oğul, Memidik, sürünerek. Kartal dediğine de böyle ölüm layık, yerde değil, ulu gökte ölmeli. Allaha da yere de göğe de, insana da, cümle yaratığa karşı da ayıptır. Kartallara iyi bak, Memidik oğlum, gözünü kartallardan ayırma, soylu bir yaratıklardır."