Asırlarca Osmanlı saltanatını uhdesinde taşıyan Istanbul, "şerefli kubbeler ve narin minareler beldesi"nden "menfaat abideleri"nin yükseldiği bir şehir konumuna düştü.
BAHAR SARHOŞLUĞU İlk sevgilimin gülüşüne benzer  Bir Nisan havası değil mi esen? Zincirlere, kelepçelere inat,  Kanatlarımı açmak zamanıdır;  Allahaısmarladık kaldırımlar. Giyenler düşünsün dar elbiseyi;  Ölçülü sözü, hesaplı adımı. Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;  Saltanat sürer gibi uçuyorum,  Erik ağacı, gelin olduğu gün. Hayranım bu şehrin bacalarına. Nasıl derinden gökyüzüne doğru  İrili ufaklı, hep bir ağızdan,  Bir türkü söylüyorlar öyle sessiz! Dumanın daim olsun güzel baca! Yuvası saçakta kalan kılangıç  Yavrusu dallara emanet serçe,  Derken camiler üstünde güvercin. Minareler katından geçiyorum;  Gökyüzü mahallesi İstanbul'un. Süt beyaz bir martıyım açıklarda,  Gemilere ben yol gösteriyorum,  Buğday ve ilâç yüklü gemilere. Bir kanat vuruşta bulutlardayım;  Bir süzülüşte vatanım dalgalar!
Reklam
Dumanın daim olsun güzel baca! Yuvası saçakta kalan kılangıç  Yavrusu dallara emanet serçe,  Derken camiler üstünde güvercin. Minareler katından geçiyorum;  Gökyüzü mahallesi İstanbul'un. Süt beyaz bir martıyım açıklarda, 
BAHAR SARHOŞLUĞU İlk sevgilimin gülüşüne benzer  Bir Nisan havası değil mi esen? Zincirlere, kelepçelere inat,  Kanatlarımı açmak zamanıdır;  Allahaısmarladık kaldırımlar. Giyenler düşünsün dar elbiseyi;  Ölçülü sözü, hesaplı adımı. Ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;  Saltanat sürer gibi uçuyorum,  Erik ağacı, gelin olduğu gün. Hayranım bu şehrin bacalarına. Nasıl derinden gökyüzüne doğru  İrili ufaklı, hep bir ağızdan,  Bir türkü söylüyorlar öyle sessiz! Dumanın daim olsun güzel baca! Yuvası saçakta kalan kılangıç  Yavrusu dallara emanet serçe,  Derken camiler üstünde güvercin. Minareler katından geçiyorum;  Gökyüzü mahallesi İstanbul'un. Süt beyaz bir martıyım açıklarda,  Gemilere ben yol gösteriyorum,  Buğday ve ilâç yüklü gemilere. Bir kanat vuruşta bulutlardayım;  Bir süzülüşte vatanım dalgalar!
İstanbul bir mihenk taşıydı: Değil orada, yaşamak, oraya adım atmak bile bir teslimiyet, bir yenilgiydi. Korkunç şehir, ilk başlarda yalnızca karanlık sinemalarda gördüğümüz o çürümüş görüntülerle kaynaşıyordu şimdi. Umutsuz kalabalıklar, eski arabalar, ağır ağır suya gömülen köprüler, teneke yığınları, delik deşik asfalt, anlaşılmaz iri iri harfler, okunmayan afişler, anlamsız yırtık panolar, boyaları akmış duvar yazıları, şişe ve sigara resimleri, ezansız minareler, taş yığınları, toz, çamur vs. vs.
son ağaçlar da gitti şehri elden çıkardık şurda burda unutulmuş minareler dolaşıyor
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.