Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Başı dik minareler göğe mühür vurmakta Rüzgar, Yahya Kemal'den bir mısra savurmakta. "
Sayfa 64 - Güçer Kafa
Reklam
Camilerinin kurşun kubbelerinde fetih ordularının miğferleri duran İstanbul! Bir devin ufka yuvarladığı bir dağ: Süleymaniye Camii! Altında bir millet ayağa kalkıyor gibi duran kubbe! Süleymaniye'nin bu kubbesi ufuktan sökülmelidir ki İstanbul ne kel, ne uyuz bir topraktır anlaşılsın... Sonra bu minareler: Gökyüzünü madalyon bir ayna parçası gibi tutan, birer kız kadar narin minareler! Bunların ucuna her fetih bayrağından takılan bir hilal! İstanbul, Süleymaniye yapıldığı gün bizim oldu!
Sayfa 50 - oğlak
Köylünün ya huyunu ya oyunu beğenmeyen yönetim, yeni yeşermeye başlayan yaşama isteğini besleyeceği yerde, aracı, ilacı olmayan bu köylere sivri minareler dikmiş. Dine önem veriyor. Egemenler böyle istiyor. Din ile avutup sömürüsünü rahat sürdürecek.
Sayfa 2 - Literatür YayınlarıKitabı okudu
Dışarı çıktığımızda Sultanahmet Meydanı, özel ışıklandırılmalarıyla şiirsel bir görünüm sunuyordu bakmasını bilenlere… Minareler, kubbeler… Ulu ağaçlar… Dar sokaklar… Özetle… Bir Osmanlı masalıydı Sultanahmet…
Sayfa 208 - Epsilon YayıncılıkKitabı okudu
Selçuk devrinden ve sanat işlerinde onun devamı olan ahîlerden Ankara’da büyük eser kalmadı. Konya ve Sivas’ta, Niğde ve Kayseri’de, Aksaray’da, görüp taş işçiliğine hayran olduğumuz o büyük kapılı binalar, sırlı tuğladan, alaca kanatlı bir kuş gibi sabah ışıklarında uçan minareler Ankara’da yoktur.
Sayfa 20 - DERGÂHKitabı okuyor
Reklam
İnsanların oluşturduğu karmaşa olmasa yeşil renkli bir halı üzerinde İstanbul'a camiler, minareler, kubbeler, kemerler, saraylar, çarşılar şehri diyeceğim; bol gölgeli, derin sükûnetli bir şehir. Ama diyemiyorum. Çünkü bu sükûnetle ciddi bir tezat oluşturan bir mahşerin ortasında her yer kaynıyor.
Sayfa 206
Şehir Rehberi
Bazen yağmur şimdiki bir yağmur olarak yağar şehrin üzerine, bazen de daha önceki bir yağmur olarak. Minareler, vinç kuleleri, çatılardaki antenler pusun ardında silikleşir. Her şey birbirine karışır. Çıkıp bir sokakta yürüsek, şehrin boğazına kaçmış gibi oluruz. Binalar, kaldırımlar, tabelalar, belediyenin işlek caddelerin kenarına diktiği cılız ağaçlar, püskürtmek istercesine üzerimize gelir. Evde kalsak, komşunun oğluna Türkçe dönem ödevi için yardım etmemiz gerekir. Zavallı çocuk bizim ağzımızdan, içinde "umarsız” sözcüğü geçen bir dolu cümle yazar, sonra da umarsızlık içinde bir bize bir yazdıklarına bakar.
Sayfa 65
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.