Ev, fiziksel açıdan olduğu kadar ruhsal olarak da perişan durumdaydı. Ruhsal açıdan bir tavşan deliğiydi, balık istifi bir yaşantının getirdiği sürtüşmeler yüzünden kavrulmuş, duygusallıktan kokuşmuş bir mezbelelik. Aile üyeleri arasındakı boğucu samimiyetler, delice müstehcen ilişkiler! Anne manyak bir şekilde çocuklarının üzerine titrerdi (kendi çocuklarının)... Bir kedinin, yavrularının üzerine titrediği gibi; ama konuşabilen ve tekrar tekrar "Bebeğim benim," diyen bir kedi. "Bebeğim, ah sütümü emiyor, minicik eller, açlık, ve o ağza alınmaz ızdırap verici zevk! Ta ki sonunda bebeğim uyuyana dek, sonunda bebeğim ağzının köşesinde beyaz bir süt baloncuğuyla uyuyana dek. Minik bebeğim uyuyana..."
Kulübemizin çevresinde, acımasız, kızgın kum lagünlerinin ortasına serpilmiş, şu minik garip çiçekler yetişiyordu, taze ve kısa ömürlü, yeşil, pembe ya da lal, Avrupa’da yalnızca kimi porselenlerin üstündeki desenlerde görülebilen, budalaca olmayan ve ilkel bir tür çançiçeği. Upuzun berbat güne, saplarının üstünde içine kapanmış olarak katlanırlar ve akşam olduğunda açarken de ilk ılık meltemle birlikte tatlı tatlı titreşirlerdi. Günün birinde onlardan küçük bir buket topladığımı gören Alcide, beni uyardı: “İstersen onları toplayabilirsin, ama sakın sulama, şu küçük kaltakları, ölürler... Pek hassastırlar, bizlerin, Rambouillet’de asker çocuğu okullarında yetiştirdiğimiz ‘günebakanlara’ benzemezler! Onların üstüne işesen de olurdu!.. Her şeyi emip yutarlardı!.. Zaten, çiçek dediğin, insan gibidir... Ne kadar iriyse o kadar dangalaktır!” Bu elbette teğmen Grappa’ya bir göndermeydi, bedeni azman ve belalı, elleri kısacık, lal, korkunçtu. Asla hiçbir şey anlayamayacak olan eller. Zaten Grappa da bir şey anlamaya çalışmıyordu.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
Yaldızlı bir ikindi üstü başladı her şey Süzüle süzüle gidiyorduk nehir boyunca, İş bilmez iki kürekçimizle, Mini mini kollar gidip gelmede öylece Numaradan kürek sallamada o minik eller Kılavuzluk yolunda gezimize sessizce, Ah bu zalim üçlü! Günün bu saatinde Durgunken hava böyle Masal diye tutturmazlar mı, bir tüyü oynatacak Nefesi almaktan
Kalbi olan her insan güzelliği artırdı bu dünyada.
İnsanlar her zaman yeni insanın doğumunu hazırlıklı olarak, anlayışlı olarak, mutlu olarak karşıladı. Çünkü aralarına yeni bir insan katıldı, yeni bir ses, yeni minik eller, yeni yetenekler. yeni beyinler, yeni kalpler... Orada dur. Yeni kalpler... Kalp ne güzeldir, bilir misiniz, kalpler arttıkça güzellik artrı. Kalbi olan her insan güzelliği arttırdı bu dünyada.
Sayfa 228Kitabı okudu
Şimdi sana desem ki kimsin sen?.. Çalmaktan keyif aldığın bir müzik aleti, sahip olduğun bir yetenek misin? O notaları tanımakla ve bunu sese dönüştürebilmekle, o keki mükemmel bir lezzette pişirebilmekle, yeteneğin neyse kullanarak bir şeyler üretmekle yetinmeyen misin? Aldığın alkış mısın? Edilen teşekkür mü? Duyduğun övgüler mi, tebriklerini minik bir gülümseme ile kabul ederken sıktığın eller misin?
Holden Kitap, “Sen Kimsin” bölümü.
"Gidenler vardı. Toprak sıcaktı.Avuçları buz.Küçük çukurlar...Minik pamuk eller... Gözyaşı, merhamet ve nedamet toprağın altında çürüyor, yağmur yağmıyordu.Gidenler vardı... Savaşa,zulme,fuhşa.Eşitliğin kırılan terazisinden kadınlar ve köleler düşüyordu pazarlara...Renk renk ölüyordu insanlar.Vahşet bile unutuluyordu.Kan...İnsanlık kendi kanında boğuluyordu.Dünya; karanlık,soğuk ve mutsuzdu çöl sıcağında.Çünkü çocuklar ölüyordu.Hem de kuyuya düşmüyor,atılıyordu.Binlerce resimle doluydu kuyular.Kuyularla dolu bir kuyuda Yusuf'u arıyordu insanlık ,bir ikindi vaktinde,kuyulara atmamayı öğretecek birini bekleyerek."
Reklam
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.