Minimal Okur

88 syf.
9/10 puan verdi
Mutluluk hazdan daha fazlasıdır.
2000 yıl öncesinde zihnini eğitmeye çalışan bir Roma İmparatoru. ''Mutluluk içimizde’’ demiş, stoacı filozof, imparator Marcus Aurelius, dışarıda aranmayacak kadar içimizde, içimizde olduğu kadar da yalın ve basit. Mutluluğu felsefesinden, aklından uzak tutamayan stoacıların genel görüşü nedir peki? Doğayla insanın uyumu, insanın akıl ve iradeyle terbiyesidir. Stoacılara göre doğa gibi insan da varoluş amacını bilmeli, buna uygun yaşamalıdır. Tıpkı doğa gibi sahip olduğu nimetlerin bilincinde olmalı, tutku ve hazlarından olabildiğince uzaklaşmalıdır. Her şeye sahip olan dönemin en güçlü adamı Marcus Aurelius da mutluluğa böyle erişeceğimizi söyleyip, bu felsefeye göre yaşamış. Öüm hakkındaki düşünceleri de doğadaki diğer olaylar gibi doğal karşılanan bir sonuçtur stoacılara göre. Buğday başaklarının biçilmesi kadar doğaldır ölümün gerçekleşmesi. Kendisi de bunun farkındalığı için sürekli ölümü hatırlarmış; kulağına kölesi tarafından ‘’memento mori’’ ( ölümü hatırla ) sözcükleri fısıldanırmış, hiç ölmeyecek gibi yaşayan hükümdarların aksine güç zehirlenmesine kapılmadan. Kendisini yücelten, bugün bile kendisinden övgüyle bahsedilmesinin en büyük nedeni belki de bütün gücüne rağmen büyük bir bilge ve hayatının sonuna kadar da erdemli bir insan olarak kalmasıdır. Hazzın kölesi olmadan yaşayıp, dünyadaki varoluş amacını gerçekleştirmeye çalışan kaç tane hükümdar gelmiştir ki bu dünyaya?
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus Aurelius
Unutma Mutlu Bir Hayat Çok Az Şeye Bağlıdır - Marcus AureliusErtürk Akşun · Destek Yayınları · 20202,767 okunma
Reklam
164 syf.
9/10 puan verdi
Roma Tarihi’nin en şehvetli aşkı
Karışan aşk ve devlet işlerinde, tutkulu bir aşkın trajik şekilde son bulması ve Roma İmparatorluğunun yükselişi Shakespear’in muhteşem şiirselliğiyle sizlerle. Julius Sezar’ın ölümünden sonra, Brutus ve çetesi bertaraf edilmiş, Romalı general Marcus Antonius ve Sezar’ın yeğeni Octavius Sezar’ın birlikleri arasında tekrar iç savaş başlamıştır. Eser Shakespear’in tarihi tragedyalarından bir diğeri. Başarılı ve yenilmez general Marcus Antonius, Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın şehvetli kollarında dünya yansa umrunda değildir. Zevk ve sefa düşkünü bu adamla kraliçemiz tutkulu bir aşk yaşar. Aklı ve güzelliğiyle hem Julius Sezar’ı hem de Marcus Antonius’u etkileyen Kleopatra, dünyanın en güçlü kadınlarından biridir aynı zamanda. Eser tarihi bir tragedya olsa da tarihi olaylar ikinci plandadır. Ayrıca eleştirmenlerden şiirselliğiyle tam not alırken Shakespear’in dört büyük tragedyasının ayarında olduğu bile söylenir. Oyun, tarihi olaylar kronolojisi için
Julius Caesar
Julius Caesar
'dan hemen sonra okunmalıdır. Onun incelemesi için --> #70913469
Antonius ve Kleopatra
Antonius ve KleopatraWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20202,876 okunma
118 syf.
8/10 puan verdi
Aralarında hakim, öğretmen ve eski milletvekillerinin de bulunduğu suç dosyalarında sahte şeyhler tarafından dini ve manevi duyguları istismar edilen insanların nasıl kandırıldıklarını görüyoruz. Kandırılanların ortak özelliklerinin zayıf ve mantıktan uzak olmaları, bazılarının mide bulandırıcı derecede gerçekdışı hikayelere sahip olması son derece trajikti. Sahte şeyhlerin yaptıklarına mı şaşırayım cenneti kazanmak için istismarı ibadet görenlere mi bilemedim. En iyisi edebiyata devam.
Şehvetiye Tarikatı
Şehvetiye Tarikatıİsmail Saymaz · İletişim Yayıncılık · 20192,691 okunma

Reader Follow Recommendations

See All
120 syf.
9/10 puan verdi
Kitap, eserin ilk çevirmeni Behçet Necatigil’in kızı tarafından yazıya alınan önsözüyle başlıyor. Çeviriden geçirilip yayınlanmaya ve tiyatrosunun gösterimine kadar geçen zorlu süreçten bahsediliyor. Eserin kendi ülkesinde oldugu gibi ülkemizde de antimilitarist tavrı nedeniyle yayınındaki zorluklar ve olumsuz yorumlarla karşı karşıya kaldığı anlatılıyor. Yazar kendi hayatından ilham alarak yazdığı eserinde savaş içinde barışı savunmanın ağır yükünü yaşarken, savaşı destekleyen halkın savaş sonrasındaki umursamaz ve kayıtsız tavrıyla karşılaşır. Çaldığı kapılar ona bir türlü açılmaz. Ümidinin kalmadığı bu dünyada Tanrının da kapısını çalarak onunla yüzleşir. Onu suçlar, yargılar. Tanrı da insanlara sitemkardır, insanların ona artık inanmadığından, umursamadığından dem vurur. Bütün bunları Tanrı da değiştiremez. Sadece ölüm onu kayıtsız şartsız kabul edecektir. Eser oldukça trajik olmakla birlikte yazarın hayatı da, bu tepki çekmiş eserinin onun ölümünün ertesi günü sahnelenmesi kadar da trajiktir.
Kapıların Dışında
Kapıların DışındaWolfgang Borchert · Can Yayınları · 20216.3k okunma
495 syf.
8/10 puan verdi
Gizli Tarikatlar - Sanat Tarihi - Kutsal Kase
Harvardlı tarihçi Robert Langdon, Louvre Müzesi müdürünün esrarengiz cinayetinde baş şüphelidir. Kaçış başlar, Robert ve müze müdürünün torunu Sofie, bu çok gizemli cinayeti çözmek için 2000 yıllık tarihi yolculuğa çıkar. Günümüze kadar gelen gizli tarikatların eylemleri, kutsal kase ve Hristiyanlık teolojisinin farklı yaklaşımları üzerinden sanat eserlerine yerleştirilen şifrelerle cinayet adım adım çözülmeye başlar. Kutsal kasenin gizemi açığa mı çıkacak, yoksa büyük sır cinayetle birlikte sonsuzluğa mı gömülecek? Cinayetin gizemi araştırılırken ortaya çıkan sırlar, kitabın sürükleyiciliğini de arttırmış. Dan Brown'ın ilk kez okuduğum bu kitabında, özlediğim tarzı tekrar bulmak ve özellikle sevdiğim alanlarla ilgili bilgimi artırması bana okurken oldukça büyük keyif yaşattı. Kitabı bitirdikten sonra filmini de izledim lakin aynı keyfi yaşayamadım.
Da Vinci Şifresi
Da Vinci ŞifresiDan Brown · Altın Kitaplar · 200345.7k okunma
Reklam
239 syf.
10/10 puan verdi
Kitabın yazarı Grigory Petrov, hitabet ve anlatım gücü yüksek Rus bir papaz. Ülkesinin çeşitli yerlerinde din dışında da verdiği vaazlarla tanınan ve halk tarafından hayranlık uyandıran bir adam. Vaazların içeriğinde ideal yaşamın mimarının halk olacağını, bunun da eğitimle mümkün olabileceğini, ülkece ilerlemenin yolunun buradan geçtiğini anlatır. Ülkesinde yasaklanan Grigory gittiği diğer ülkelerde de inandığı ideal yaşam modelini anlatarak buralarda da hayran kitlesi oluşturur. Hayatının son yıllarında yazdığı bu kitabında, bataklıklar ülkesi Finlandiya'nın en ücra köşesine kadar, eğitim ve azim yoluyla iyileşip, nasıl yeşererek dirildiğini anlatır. Kitapta, Snelman önderliğinde bir grup adam, öğretmenlerden, din adamlarına, memurlardan, ebeveynlere kadar bıkıp usanmadan halkın eğitimine ve rehberliğine soyunur. Özellikle ülkenin bir kısım aydın kesiminin hor gördüğü, hastalık ve cehaletle boğuşan köylülerin eğitilmesi en zorlu ve önemli iştir. Üstelik bu insanların, verimsiz coğrafi şartlara sahip olan ülkeleri için tüm insanlardan daha fazla çalışmak zorunda olduklarına inandırılması gereklidir. Bu zorlu ve azimli yolda Finlandiya’nın müreffeh toplum düzeyine nasıl eriştiğine tanık oluruz. Kitap Finlandiya’yı ya da başka bir ülkeyi konu almasından çok gelişmekte olan ülkelere kendi potansiyelini de aşarak yol gösterici ve ilham verici olması açısından çok önemlidir. Nitekim okuduktan sonra neden Atatürk tarafından müfredata eklendiğini anlamak zor olmayacaktır.
Beyaz Zambaklar Ülkesi
Beyaz Zambaklar ÜlkesiGrigory Petrov · Ayrıntı Yayınları · 201799k okunma
168 syf.
9/10 puan verdi
Brutus mü, Sezar mı?
Eser, Roma Cumhuriyeti’ne tehdit olarak görülen Julius Sezar’ın senato üyeleri tarafından suikastinin planlanması, uygulanması ve iç karışıklıkların başladığı sürecin 5 perdede sahnelendiği Shakespeare’in tarihi tragedyasıdır. Tarihin en çok bilinen suikastinin arkasındaki komploda, Romalı senatörlerin öldürme konusunda birbirlerini ikna edici sözlerine ve Cumhuriyet adına alınan bu kararın yükü altında ezilen Brutus’un bireysel trajedisine tanık oluruz. Okur, Brutus ve Sezar ikilemi arasında bırakılır. Tarihin farklı siyasal dönemlerinde sahnelenen oyun, belki de bu yüzden farklı açılardan yorumlanır. Suikast sonrasında Marcus Antonius, Senato önünde Sezar’ın ölüm haberini verirken halkın tepkisi ve kaypaklığı ile de karşı karşıya kalır. Burada bir kısmı Sezar'a karşı olan Romalı halkın, Marcus Antonius’un söz oyunlarıyla nasıl manipüle edildiğini görürüz. Hırs ve Cumhuriyet korumacılığı arkasındaki grubun bencilce aldığı karar, Roma'nın iç savaşını başlatır. Brutus'un ya da Sezar'ın haklı olup olmaması Roma'nın kaderini değiştirmez. Sezar'ın diktatörlüğüne karşı cumhuriyetin değerlerini korumak isteyen grup, suikastin sonrasında hem kendi hayatlarından olur, hem de Roma'nın monarşi dönemini başlatır.
Julius Caesar
Julius CaesarWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20214,489 okunma
132 syf.
10/10 puan verdi
Kan-Tecavüz-Entrika-İntikam
Gotlar’a karşı zafer kazanan Romalı komutan Titus Andronicus, sonradan başına bela olacak İmparatoriçe Tamora ve oğullarını esir olarak ülkeye getirir, oğullarından en büyüğünü öldürüp diğerlerini de Roma’nın yeni imparatoru Saturninus’a teslim eder. İntikam yemini ederek Saturninus ile evlenen Tamora, oğulları ve aşığıyla intikam oyunlarına başlar. Acımasız ve akıl almaz entrikalara başvuran Tamora ve oğullarını intikamların en dehşet verici sahneleri beklemektedir. Shakespeare bu tragedyasında, karakterleri oluştururken batı edebiyatındaki bazı mitolojik hikayelere başvurmuş. İleride vereceği eserlerdeki karakterleri de burada oluşturduğu karakterlerin hamurundan yoğurmuş. Gönderme yapılan mitolojik kişilerle ilgili de kitapta sık sık dipnotlara başvurulmuş. Akıcılık ve gerilim konusunda elimden bırakamadığım kitap, okuduğum Shakespeare eserleri arasında, en kanlı ve vahşet içerikli olanıydı.
Titus Andronicus
Titus AndronicusWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2014819 okunma
176 syf.
9/10 puan verdi
Leonardo’nun en ünlü resimlerinden olan Son Akşam Yemeği, Hz.İsa’nın 12 havarisiyle yediği son akşam yemeği sırasında ‘Aranızdan biri bana ihanet edecek’ dediği anı tasvir ettiği eseridir. Santa Maria delle Grazie Manastırı’ndaki yemekhane duvarına yapılan bu eserde geleneksel fresk yöntemiyle, yani ıslak alçı üzerine değil, ilk kez farklı bir teknik uygulanıyor. Eserin bitmesi neredeyse yıllar alıyor. Kitapta, Leonardo bütün havarilerin suretini tasvir ediyor ancak Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın suretini bir türlü oluşturamıyor. Elinde eskiz defteri çarşı pazar geziyor, Milano hapishanelerinde dolaşıyor, karalamalar yapıp notlar alıyor, ancak ona uygun yüzü bir türlü bulamıyor. Hikaye buradan başlayıp eski hesaplarından birini kapatmak üzere şehre gelen Alman tüccarın, bir kıza tutkulu şekilde aşık olması ve dönemin sanatçıları arasında geçen olaylarla devam ediyor. Kitabı okurken Leonardo’nun dönemin sanatçılarından farkı, zekası ve çok yönlülüğüyle tanışıyoruz. Deha ressamımızın eserini oluştururken gerekli olan motivasyonu nasıl sağladığını büyük bir incelikle nasıl yol aldığını izliyoruz. Leonardo Yahuda’sını nihayet buluyor. Kibri yüzünden 30 gümüş paraya Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda’ya uygun yüzü Leonardo, yine kibri ve hırsı yüzünden para karşılığı sevdiği insana ihanet eden kişinin tasvirini kullanıyor. Eser tamamlanıyor. Eser hakkında ek bilgi; resim ne yazık ki yaklaşık 50 yıl sonra dökülmeye başlıyor. Fransa’nın işgalinde de önemli ölçüde hasar alan eser, defalarca restore edilmesine rağmen malesef günümüze kadar ilk halini koruyamıyor.
Leonardo'nun Yahuda'sı
Leonardo'nun Yahuda'sıLeo Perutz · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20182,355 okunma
214 syf.
9/10 puan verdi
İnsanlar, kuşaklar boyu sembolik dille birbirlerine masallar aktarır, bunların alt anlamlarının farkında olmadan. Kitapta bahsedildiği, kızına kırmızı başlıklı kız masalını anlatan annenin, regl olmaya başlayan genç kızın toplumsal rolü ve sorumluluklarını alt metinle farkında olmadan ona aktarması gibi. Yazar, kitapta prehistorik dönemdeki insanın doğayla ve birbirleriyle giriştikleri sosyal ve kültürel organizasyonlarla pagan inancından semavi dinlerin ortaya çıkmasına kadar olan dönüşümünü metaforlarla açıklıyor. Bunu o kadar sade ve akıcı bir dille yapıyor ki kitaba sıkıcı demek neredeyse imkansız. Yazar kitapta sıklıkla, yerleşik hayata geçen insanın toplumsal düzeni sağlamak için kadın cinselliğini kontrol altına almak istemesiyle yaşanılanların mitolojik öğeler ve dini öykülerle olan bağlantısını kuruyor. Sanatın bireysel kaygılarla değil, sürekli dönüşen insanın ortak bilinçaltındaki soyut kavramların (kaygıların, ölüm korkusunun) somut hale getirilmesiyle ortaya çıktığını vurguluyor. Dünya üzerinde birbirlerine uzak olan ülkelerde ortaya çıkan mitosların birbirleriyle olan ortak yanlarını da insanın ortak bilinçdışıyla açıklıyor. Kitap, mitolojiye ve sanata ilgisi olanların, mitlerin çıkış noktalarının nedenleri ve sonuçlarını derli toplu ve sade anlatımı için mutlaka okunmalı.
Sanatın Mitolojisi
Sanatın Mitolojisiİsmail Gezgin · Sel · 2008174 okunma
Reklam
320 syf.
1/10 puan verdi
Algı Oyunları Yaparak Algı Yönetimini Anlatmak *eşcinsellik*pedofili*
Hayatın hemen hemen her alanında bize yol gösteren, nasıl yaşamamız gerektiğini vurgulayan uzmanların en büyük manipülatörler olduğu konusuyla başlamış yazarımız. Buraya dikkat zira kendisi de bir uzman.. Uzman psikolojik danışman. Öncelikle dünyadaki sosyal, ekonomik ve politik örneklerden bahsetmiş. Bu konuyla ilgili olan bir çoğumuzun haberdar
Algı Yönetimi ve Manipülasyon
Algı Yönetimi ve ManipülasyonMücahit Gültekin · Pınar Yayınları · 20161,577 okunma
144 syf.
8/10 puan verdi
Sanat tarihiyle ilgilenip, araştırma yaptığım şu dönemde Resim sanatıyla ilgili bulabildiğim en fazla önerilen kaynakla başlamak istedim. Kitabın yazarı, Fransız bir sanat tarihçisi ve araştırmacısı. Araştırmalarını özellikle İtalyan Rönesans dönemi oluşturuyor. Kitapta Rönesans dönemindeki 5 eser üzerinden mektup, söyleşi ve deneme tarzında yazılarla resim okumaları yapılıyor. Yazar kimi zaman tartışmaya girdiği bir insana sabırla yorumlama yapıyor, kimi zaman da kendisiyle çelişerek varsayımları da gözden geçiriyor. Bu yöntem anlatıyı sıkıcı yapmaktan bir nebze kurtarabilmiş. Yazar tabloları tek tek ele alıyor; Resimler yorumlanırken hem geçmiş olaylara, hem de diğer ressamlara atıflar yapılması, yazarın dolambaçlı anlatımı ve tekrar tekrar başa dönmesi beni çok yordu. Ayrıntılar içinde boğuldum zaman zaman. Ayrıdan kısa araştırma turlarına giriştim, referans gösterdiği tabloları inceledim. Dönemin sosyal ve dini yapısı hakkında bilgi sahibi olmadan resim okumanın güç olduğunu fark ettim. Temel resim kavramlarına hakim olunması resimlerin okunması için yeterli sayılmıyormuş malesef. Yazar, sanat eserlerinin tek bir anlamı olduğu görüşünü savunan meslektaşı, sanat tarihçisi
E. H. Gombrich
E. H. Gombrich
'e göz kırpmayı da ihmal etmiyor. Eserlerin genel kabul görmüş yorumlarının yanında, subjektif yorumlara sık sık başvuruyor. Ben kitabı okurken tabloların yorumlarına geçmeden uzun uzun orjinal renkli görsellerini inceledim. Resimler kitapta siyah beyaz olarak basılmış. Tablolarda fark etmediğim ayrıntılar anlamlandıkça sanatın güzelliğine bir kez daha hayran kaldım.
Yakın Bakış
Yakın BakışDaniel Arasse · Metis Yayıncılık · 2015116 okunma
100 syf.
8/10 puan verdi
Yine Moliere’in yaşadığı dönemin uç karakterlerinden birine hayat verdiği keyifli bir komedyası daha. Eserin baş karakteri Arnolphe’un sıklıkla döneminin eleştirisini kadınlar üzerinden yaptığı evlilik konuşmalarında, kadınların gözünün hiçbir zaman açılmaması, tabiri caizse evlilikte kadının tam bir kara cahil olması gerektiğidir. İlerde kadınından boynuz yememek için planladığı şey ise çocukluğundan itibaren manastırda yetiştirdiği genç kızı çevreden ilişkisini kesip odaya kapatarak kendisine eş olarak almaktır. Ancak hesaplamadığı bazı trajikomik olaylar gelişir. Bu güldüren ve aynı zamanda düşündüren eserde, gelişen trajikomik olaylar etrafında yaşanan masumane bir aşk ve kazanan yine aşk olacaktır.
Kadınlar Mektebi
Kadınlar MektebiMolière · İş Bankası Kültür Yayınları · 20111,497 okunma
100 syf.
9/10 puan verdi
Bilmem kaçıncı dereceden devlet memurluğundaki sıradan ve basit bireyimiz, rus klasiklerinin vazgeçilmez klişesi sanırım. Tüm sıradanlığıyla adamımız İvan İlyiç hukuk okulundan mezun olup devlet memurluğuna atanır. Evlenir,çocukları olur. Toplumun bireye biçtiği her role girer. Dışarıdan bakıldığında son derece normal gibi görülen hayatı, aslında mutsuz ve artık çekilmez hale ulaşmıştır. Hastalanıp da ağır ağır ölüme giden İvan İlyiç, herkesten nefret eder ve yaşamını sorgulamaya başlar. Dolu dolu yaşadığını düşünürken, bir o kadar yalnızlıkta boğulduğunu fark eder. Kitap, yaklaşan ölümün karşısındaki çaresizliği hissettirirken, aileyi, arkadaşlıkları ve hayatı İlyiç gibi, okuyana da sorgulatıyor.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202245k okunma
336 syf.
9/10 puan verdi
Fizyolojik açıdan hiç bir kusurlu bulguya rastlanmayan bembeyaz bir körlüğün, bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldığı bir ülke düşünün. Sosyal konumlarına bakılmaksızın körlerin ve körlerle temas edenlerin ülkenin dört bir yanından toplatılıp, toplumdan soyutlanarak karantina altında görmeden, yardım almadan hayatta kalması beklenilen, isimleri
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103.6k okunma
261 syf.
9/10 puan verdi
Atom savaşından kaçarken kendilerini başka bir savaşın içerisinde bulan bir grup çocuk. Yetişkinlerin kirli dünyasından uzak bu çocuklar ıssız bir adada birbirlerine zarar vermeden bir süreliğine yaşayabilirler mi? Mevcut düzende yaşarken kötülük yapma potansiyeli olup henüz kötülük yapma fırsatı eline geçmeyen -çocuk olsun ya da olmasın-
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin TanrısıWilliam Golding · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202080.1k okunma
Reklam
155 syf.
9/10 puan verdi
Aylak Adam - Tutunamayanlar - Yabancı
Topluma ve toplumu bir arada tutan iki yüzlü insanlara karşı, gerçek sevginin arayışında olan bir adam. Üçüncü başlama girişimim sonrasında kitabı nihayete erdirebildim. Kitap, bir senelik zaman dilimi içerisinde kış, ilkyaz, yaz ve güz bölümlerinden oluşuyor. İlk bölüm, hangi günü yaşadığı ile ilgilenmeyen, belli belirsiz olaylar içerisindeki
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959.7k okunma
382 syf.
10/10 puan verdi
Toplumun basit ve sıradan bireyi Hayri İrdal'ın hareketsiz, silik hayatı Halit Ayarcı ile tanışmasıyla değişikliğe uğrar. Hayatına büyük tesir eden bu mühim hadiseyi ve öncesini yazmak ihtiyacını o zaman kendisinde bulur. Hayatını, çocukluğundan itibaren evre evre anlatmaya başlar Hayri İrdal. Girdiği cemiyetlerde tanıdığı birbirinden farklı
Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Saatleri Ayarlama EnstitüsüAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 202341.5k okunma
160 syf.
9/10 puan verdi
Açlık ve sefalet içeren romanlarda bulunanlar; en az bir adet rehinci, izbe bir pansiyon odası, karşılaşmak istenilmeyen kiracılar, hayaller ve umutlar.. Ne sınıflar arası çatışma ne de tutkulu bir aşk.. Safi açlık romanın ana konusu. Yazarın inançlı bir insanken açlığın en sefil haliyle Tanrı'ya karşı isyanı, gururlu bir insanken, yaşadığı düşüş.. Bir yandan yazmak, açlığın içerisinde ilhamın geleceğini ümit ederek beklemek. İlhamın gelişinde karanlıklara isyan etmek. Bütün bunları okurken insan tok karnına soruyor kendisine, aç kalma uğruna ben nelerden ödün verirdim? Gururuma yenik düşer miydim? Bana yaşanmışlık özellikle sefilliğin içerisinde kaleme alınanlar daha değerli geliyor.
George Orwell
George Orwell
'ın
Paris ve Londra'da Beş Parasız
Paris ve Londra'da Beş Parasız
kitabı da buna benzer duygular yaşatmıştı. İnsan bir parça ekmeğini paylaşmak istiyor elinden gelse. Kendi hayat hikayesinin bir bölümünü çarpıcı bir şekilde kaleme alırken, hayatının sonlarına doğru nazi taraftarlığıyla yurtdaşlarının tepkisini çekmiş olan bir yazardır Knut Hamsun. Bunu kitabın ortalarında öğrenmem bende de yazar için ön yargı oluşturarak okumama neden oldu. Buna rağmen ilerde tekrar okuyabileceğim kitaplardan biri olacak.
Açlık
AçlıkKnut Hamsun · Varlık Yayınları · 201727.8k okunma
95 syf.
9/10 puan verdi
~ Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. ~ Efsane bir giriş karşıladı beni. İçine dalacağım ızdırap ve melankoli denizinin habercisi.. Zaten kitabın girişinde de belirtilen yazarın hayatına ilişkin trajik noktalar, okurken yaşanılacak bunalımın ön gösterimi gibi. İncecik bir kitap elimdeki ve
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328.1k okunma
398 syf.
7/10 puan verdi
Polisiye romanların okura bir şey katmadığını düşünenlerin aksine ben bu kitaplarda -edebi üsluptan uzak olsalar da- yazarın kitaba emek olarak bir çok katkıda bulunduğunu dolayısıyla okura da katkı sağladığını düşünüyorum. Bildiğim kadarıyla polisiye romanlar yazılırken konuyla ilgili tarih, bilim, sosyoloji ve ilgili yerlerle ilgili ciddi
Kırlangıç Çığlığı
Kırlangıç ÇığlığıAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201831.5k okunma
343 syf.
9/10 puan verdi
Kitap, hapishane imamı ile Yaşar Yaşamaz arasındaki ilginç olayla başlar. Yaşar Yaşamaz hapishaneye düşmüştür, başından geçen bir dizi trajikomik olayı tüm saflığıyla anlatmaya başlar mahkumlara.. Onun hikayesi nüfus kağıdı olmadığı için okula gidemediğinde başlar. Nüfus müdürlüğündeki kayıtlara göre o Çanakkale savaşında şehit
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
Yaşar Ne Yaşar Ne YaşamazAziz Nesin · Nesin Yayınevi · 200813.1k okunma
Reklam
520 syf.
10/10 puan verdi
Fazla bilinçli olmak bir hastalıktır. Gerçek bir hastalıktır. Sıradan bir bilinç, insanın yaşamı için fazlasıyla yeterlidir. Yani şu şanssız on dokuzuncu yüzyılımızın gelişmiş insanına, gerekli olan bilincin yarısı, hatta dörtte biri bile yeterlidir..
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
Yüksek toplumsal sınıfa ait üniversite eğitimi
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390.5k okunma
56 syf.
7/10 puan verdi
Çöküşün hikayesi varlığın, servetin, ünün, soyluluğun içerisinde var olamayan bütün insanların hikayesidir. Fransız soylusu Bayan de Prie kendisini ve hayatı sevmesinin ön koşulu olan çevresindekilerin ilgi sarhoşluğuyla yaşarken saray hayatından koparılıp sürgün günlerine mahkum edilir. Sürgün günlerinde gitgide azalan yaşam enerjisi, ihtişamlı geçmişine özlemi, geleceğe olan umutsuzluğuna dair detaylı ruh tahlilleri okurken beni sıkmadı ancak bu soylu hanıma acıma hissi de oluşmadı. Kibrinin olanca büyüklüğüyle çaresizlik içerisinde saraydan gelecek haberleri beklerken zerre umudunun bile kalmadığını öğrendiğinde yaşarken kaybettiği ününü ihtişamlı bir son ile unutulmaz hale getirmek ister. İnsanların kalbinde yer edilemeyenler, akıllarında nasıl yaşatılır? Son anında yüzüne yerleştirmeye çalıştığı nafile gülümseme ise çöküşünün tezahürü haline gelir. Yalnızlığı gerçekten benimsemiş olanlar, nedense hep güçlü olduğunu düşündüğüm insanlardır. Belki de bu yüzden güç arzusuyla tutuşan zayıflar, yalnızlıkta boğulurken daha fazla acı çekiyordur. Kitap çok ince olduğu için otobüste bile rahatlıkla okunabilen türdendir. Bir de Stefan Zweig bir kere başladığınız takdirde tüm kitaplarını sorgulamadan okuyabileceğiniz ender yazarlardandır.
Bir Çöküşün Öyküsü
Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 202176.9k okunma
705 syf.
9/10 puan verdi
Rodion Romanoviç Raskolnikov toplumun basit olarak göreceği, fakir diyebileceği türden bir öğrenci. O ise insanlığı sıradan ve olağanüstü diyebileceği şekilde ikiye ayırır.Sadece olağanüstü insanlar inançları uğruna, insanlık için cinayet bile işlemelidir. Kendisini toplumun aksine sıradan görmez.Bir bit ya da insan olduğunu bulmaktır amacı. Bunun kanıtı olarak uzun süredir planladığı eylemi, cinayetini kendince haklı nedenlerle gerçekleştirir. Bunun içindir ki içinde bulunduğu fakirliğe, ezilmişliğe rağmen gerçekleştirdiği cinayetin ve hırsızlığın sonuçlarından faydalanmaz. Toplumsal ahlak anlayışı ve baskısı yerine vicdanı onu hastalığa, iter. İşlediği suç onu ailesi ve çevresinden uzaklaştırır, yalnızlığa iter. Ona artık en yakın insan belki de kendisi gibi toplumun onu da aşağılık olarak görebileceği Sonya'dır. Kendisini ilk defa işlediği suç ile ona ifade ederken birbirlerinin hayata olan mutsuzluğunu sadece birbirleri anlayacaktır. Suçunu herkesten gizlerken çektiği azap, sorgu yargıcıyla olan diyalogları, kitapta psikolojik tahlillerin doruğa ulaştığı en etkileyici kısımlardı bana göre. Özellikle sorgu yargıcının başvurduğu yöntem gereği sorgulayış biçimi Raskolnikov'daki heyecan ve duygu değişimlerini ustalıkla betimleyen yazarın okura da bunu yansıttığına eminim. Suç psikolojisinin bütün gerçekliğiyle anlatıldığı bu eserde Raskolnikov herkesin okuması, anlaması gereken bir karakter olduğunu düşünüyorum.
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159.1k okunma
140 syf.
9/10 puan verdi
Öncelikle sayfa sayısına bakıp bir solukta okunacak kitaplardan değildir Yeraltından Notlar. Her kelimesi her cümlesi sindirilerek okunmalıdır. İki bölümünden oluşan kitabın monolog şeklindeki ilk bölümü olan yeraltında yazar bilinç, çıkar, irade ve nankörlük konularına insan oğlunun ikiyüzlülüğünden yola çıkarak cevap arar. Zaman zaman kendisiyle çelişse de hesaplaşmayı da ihmal etmez. Monologları arasında kendini küçük düşürür, sorduğu sorulara okuyucu yerine cevap verir. Daha en başta hasta bir adam olduğunu söylerken, acı çektirir kendine. Fazla bilinç hasta eder insanoğlunu ona göre. Daha hızlı ilerleyen İkinci bölümde karakter kendini diğer insanlardan üstün görürken hem kendini hem çevresindeki tüm insanları eleştirir. Hem onlardan hem de kendinden nefret eder, çünkü o kendini onlardan dışlarken onlar tarafından zaten dışlanmıştır. Bu bölümün arkadaşları arasındaki veda yemeği daveti kısmı bunu daha iyi gözler önüne serer. Kahramanımız kendini zorla davet ettirir, amacı kendini hep ezik gördüğü onlar arasında, aslında ne kadar zeki olduğunu vurgulamaktır. İç dünyasından çıkan kahramanımız ağır darbeler alır bu yemekle. Toplumdaki yerinin yansımasıdır bu yemek. Son kısımda ise tanıştığı Liza ismindeki genç kızı etkilemeye çalışır, başarılı da olur. Lakin insanlara olan bütün öfkesini ve nefretini genç kıza kusar. Yine yalnızdır, yine iç dünyası ve kendisiyle baş başadır.
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127.9k okunma
112 syf.
8/10 puan verdi
Okuyup geçeceğiniz değil de üzerinde düşünüp kendinizi sorgulayacağınız kısa öykülerin bulunduğu bu kitapta vicdan, merhamet, iyilik, sevgi gibi evrensel unsurlar ile dini öğelere rastlayabilirsiniz. Özellikle son öyküsünde Tolstoy’un yaşamından bir kesit bulmak da mümkün. Varlıklı bir aristokrat olan Tolstoy Rusya halkının açlıkla yüzleştiği kıtlık döneminde kendisi de o dönemde köy yaşamını benimsemiştir.
İnsan Neyle Yaşar?
İnsan Neyle Yaşar?Lev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2019190.9k okunma
336 syf.
7/10 puan verdi
Dr. Gary Small’un kariyerinin başından itibaren rastladığı en sıra dışı vakaların toplandığı bu kitapta yer yer kendinizi bulabilirsiniz. İnsanın ruhunun derinlerindeki karanlık dehlizlerden, aydınlığa açılan kapıları beraber aralayacaksınız. Özellikle psikiyatri bilimine ilginiz varsa ise mutlaka okumanız gereken bir kitap, her bir hikaye okurken sizi kitabın içerisine çekerken aynı zamanda oluşan merak unsurları ve çözüm için gerekli metotlar bu alana ilginizi giderek arttırabilir.
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Bir Psikiyatristin Gizli DefteriGary Small · NTV Yayınları · 201630.2k okunma
Reklam
111 syf.
10/10 puan verdi
*spoiler* Topluma ve insanlığa yabancılaşmış Meursault'un adam öldürmek suçundan mahkemedeki yargılanma şekli ve kendisine yöneltilen sorular bana göre kitabın en etkileyici kısmıydı. Kitabın ilk kısımlarında belki de okurun ona özellikle annesinin cenazesi ve sonrası ile ilgili sormak istediği sorular mahkemede yöneltilir kendisine. Hayata karşı boş vermişliği, ölüm kararı karşısındaki soğukkanlılığı okurun şaşkınlığını arttırır. Her okurun okuduğu kitaplarda mutlaka kendisini bulduğu bir karakter olmuştur, lakin yabancı kendinizi bulmaktan ziyade ibretle okuyacağınız bir kitap ve bence Meursault herkesin tanıması gereken bir karakter.
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111.3k okunma