Hikayemiz 19. yüzyılda İstanbul Eminönü'nde geçer. Yıl 1895 , Yemiş İskelesi'ndeki balıkçı kahvesine giren bir Osmanlı zabiti (subayı) , kahveci Yusuf'a 'Bre Yusuf ! Herkese benden okkalı bir kahve ama şurada oturan Rum palikaryasına yok. Ona, kahve haramdır 'diye seslenir. Kahveci Yusuf küçük bir baş hareketiyle
Oysa kendi özgün düşüncelerine duyduğun saygı ve verdiğin değer, seni kendinden memnun birisi yapar ve toplumla, tanrılada kusursuz bir ahenk içinde, tanrıların sana reva gördüğü yazgıyı ve nasip ettiklerini minnetle kabul ederek yaşayan bir insan yapacaktır.
Tanrı sana pek çok armağan verdi; bir şey yapmalısın ama derin bir minnetle.
Sanat için sanat, yaratıcılık için yaratıcılık, sevgi için sevgi ve dua için dua.
Kainata hayranlıkla bakan, insanlara minnetle çevrilen çocuğu, inanış ve sevgi aşısı yapmadan hayata salanlar, dünyamızın ilk ve en gaddar zalimleridir.
Atatürk’üm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler
Nerde İstiklâl Harbi’nin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tanyeri
Atatürk’üm ben ölecek adam değildim der
Git hemşerim git kardeşim toprağına yüz sür
O’dur karşı kıyıdan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melûl mahzun görünür
Atatürk’üm kabrinde rahat uyumak ister