6.Sınıftayken Türkçe öğretmenim performans ödevi olarak Şeker Portakalı kitabını okuyup 2-3 sayfa ile özetlememi istemişti. Kitabı çok beğendiğimi hatırlıyorum fakat ezberci eğitim sistemimizden dolayı kitap nasıl özetlenir bilmiyordum. Üstelik 2-3 sayfa! Sayfalardan beğendiğim cümleleri bir araya getirip bir şeyler yazmaya çalışmıştım. Şimdi bakıyorum da kitaplar hakkında inceleme yazabiliyorum. Özet denilince kurallı, uzun, birinin beğenisine sunman gereken bir şeymiş gibi algılıyorsun o yaşlarda.. Halbuki okuduklarını düşünme, yorumlama, sorgulama yeteneği kazandırmalılarmış bize!
Kitaba dönecek olursam küçük bir çocuğun dünyasına misafir oluyorsunuz. Yaşından çok daha olgun, okula gitmeden okumayı öğrenen, zeki, sevgi dolu, hassas, naif bir kalbi olan, yerinde duramayan ve bu yüzden de epey dayak yiyen bir çocuk Zeze. Öyle ki ölmeyi bedenen yaşamın son bulması olarak değil de ‘artık yüreğimde sevmem olur biter’ olarak gören koca yürekli bir çocuk Zeze. İhtiyacı olan sevgiyi ailesinden değil de portakal ağacından, Edmundo dayıdan ve Portuga’dan fazlasıyla alıyor. Ayrıntıları okuyarak öğrenin derim. Çok akıcı bir dili var. Zeze ile tanışmanızı isterim. Keyifli okumalar.
“Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.”
“Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?”
“Gider gibi yaparız.” (syf 157)