Gayp âleminden gönlüne her ne gelirse, [bil ki] misafirdir, hoş tut onu.
Sayfa 748
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır! _Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür. _Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur. _Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir. _İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
Reklam
Bahri Çağlar
Bahri Çağlar Bi­ri­si Gel­se, Elin­de­ki Ça­yı­nı ve­ya Ye­me­ği­ni He­men Ve­rir­di.” “Üs­tad, ye­mek yer­ken ve­ya çay içer­ken bi­ri­si gel­se, elin­de­ki ça­yı­nı ve­ya ye­me­ği­ni hemen ona ve­rir­di. Ha­va­la­rın mü­lâ­yim ol­du­ğu za­man­lar­da içe­ri­de otur­maz, dı­şa­rı çı­kar­dı. Bilhas­sa gü­neş ol­du­ğu za­man, zem­he­rir bi­le
Sayfa 59 - Nesil Yayınları 1.baskı
Gorki'nin Kaleminden Çehov:
Onun cenazesini hatırlıyorum. Moskovalıların "yürekten sevdikleri" yazarın cenazesi, kapısının üstünde kocaman harflerle "İstiridye" yazan bir vagonun içinde geldi. Yazarın cenazesini karşılamak için oraya toplanmış bulunan ufak kalabalığın bir bölümü, aynı anda Mançurya'dan getirilen General Keller'in tabutunun arkasına takılırken, bir yandan da Çehov'un, mezarına neden askerî bandoyla götürüldüğünü merak ediyordu. Yanlışlık anlaşılınca şen yaradılışlı bazı kimseler kıs kıs gülmeye başladı. Çehov'un tabutunun arkasından aşağı yukarı yüz kişilik bir kalabalık gidiyordu, daha çok değil. Her ikisi de yeni çizmeler giymiş, desenli kravatlar takmış, güveyler gibi şık giyimli iki avukatı hiç unutamam. Tam arkalarında yürüdüğüm için konuşmalarına kulak misafiri oluyordum. Adı V.A. Maklakov olanı köpeklerin zekâlarından söz ediyor, tanımadığım ötekisi ise övünerek, yazlık evinin rahatlığından, çevresinin güzelliğinden dem vuruyordu. Kenarları işlemeli güneşliğini yukarı kaldırmış mor giysili bir hanımefendi ise, bağa gözlüklü yaşlı bir beyefendiye inandırıcı bir dille şöyle diyordu: "Ah ne cici, ne nüktedan adamdı..." Yaşlı beyefendi de bu konuda kuşkulu olduğunu belli edercesine öksürerek dinliyordu onu. Tozlu, sıcak bir gündü. Cenaze alayının en önünde de besili bir kır ata binmiş, besili bir polis memuru gidiyordu. Bütün bunlar ve daha pek çok şey, o usta, o büyük yazarın anısıyla hiç mi hiç bağdaştırılamayacak iğrenç bayağılıklardı.
Sayfa 44 - 45 Yordam EdebiyatKitabı okudu
İngiliz topraklarına ayak basan ilk canlı şempanze büyük bir tantana koparmıştı. 1738'de Londra'ya yanaşan İngiliz ticaret gemisi Speaker, beraberinde "Korkunç derecede çirkin suratlı bir hayvan getirmişti; adı da şempanzeydi". Bu yeni misafiri nasıl karşılayacağını bilemeyen İngilizler en iyi bildikleri şeyi yaparak hayvana bir fincan çay ikram etmişlerdi. Maymunun çayı tıpkı insan gibi zerafetle yudumladığı söyleniyordu. Fakat şempanzenin yemek yeme alışkanlıkları Georgian tarzı misafir salonuna pek de uygun değildi. Bir haberde, "Kendi dışkısından yemek çıkarmaya çalışıyor" diye belirtilmişti. Bu koprofajik eğilimlerin yanısıra şempanzenin "gayrimeşru cinsel ilişki" için dişi insanların peşinde koştuğu da söyleniyordu. Aynı durum, ilerleyen yıllarda Victoria dönemindeki hayvanat bahçesi ziyaretçileri arasında da güvensizliğe sebep olmuştu.
Sayfa 344Kitabı okudu
"Gayp âleminden gönlüne her ne gelirse, [bil ki] misafirdir, hoş tut onu."
Sayfa 748 - Türkiye Yazma Eserler Kurulu Başkanlığı Yayınları
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.