İnsanlar ikiye ayrılır;
Bazılarına bir gerçek sunulur ve onlar ömürlerini kendilerine sunulmuş o gerçek ile geçirirler. Bazıları ise gerçeğe müdehale eder, değiştirir. Yeniden başka bir gerçek yaratırlar.
ASLAN AKBEY
gölgelerle, ağaçlarla savaşıyorsun,
yollar, kayalar, taşlar ve rüzgâr
ve tüten dumanı kendi ateşinin
ve senin olmayan bir ormanın sessizliği,
su, sıcak, yağmur ve kurşunlar,
kendi getirdiğin kurşunlar
senin karşında şimdi
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece 'daha' sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.
Unutulmamalıdır ki bazı insanlar istikbal (geleceği) mazinin (geçmişin) arasından görmekte musırdırlar (ısrarlı). Bunlar alâkamızı kestiğimiz ananelere behemehal sadakatin iadesini isterler. Bu gibi insanlar, kendi itikat ettiği gibi itikat etmeyen kimseleri istedikleri gibi ezemezlerse kendilerini cenderede hissederler. Herhalde taassupsuzluğun (hoşgörünün) arzu edildiği gibi umumileşmesi ve huy haline gelmesi fikri terbiyenin yüksek olmasına bağlıdır.
Ben her kerameti Meclisten bekleyenlerdenim. Bir devreye yetiştik ki onda her iş meşrû olmalıdır. Millet işleri de ancak millî kararlara istinad etmekle, milletin hissiyat-ı umumiyesine tercüman olmakla hâsıldır. Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve zillet kabul etmez. Fakat onu bir araya toplamak ve kendisine ‘Ey Millet, sen esaret ve zillet kabul eder misin?’ diye sormak lâzımdır. Ben, milletin vereceği cevabı biliyorum... Bizim bildiğimiz hakikatler milletçe de tamamen malûm olunca, onun kararlar bahsinde de bizim gibi düşüneceği neden kabûl edilmemelidir? Ben, bilâkis milletin bu hususta daha salim, daha kat’i kararlar vereceğine kaniim.
Bugün, sözlükler kusuyorum
Cümleler kuramazken dün
Bugün, denize döktüm kendimi
Ucuza gitmeyeyim diye
Bugün, sıyrıldım rollerimden
Mutluyum çünkü artık yokum bugün
Boğulurdum her sağanakta
Yüzmeyi ögrenmişim sanki bugün
Hayat koyu bir balgam
Sert bir pornoydu dün
Bir tuzağa kaptırmıştım kendimi
Ama eminim tanrı var bugün
Bugün evimi yaktım, kitapları attım
Yıkandım, temizim artık bugün
Dün çok giyildim, çok pot yaptım
Ütülüyüm jilet gibi bugün
"Siz de mi dostlarım?" dedim
"Öyleyse düş, Sezar"
Bugün
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun ...