"Tanrı'ya şükür ey ay, artık ay değilsin, fakat belki de ay adını verdikleri sana hâlâ ay demekle özensiz davranıyorum. Sana 'garip renkli, unutulmuş kâğıt fener' deyince neden öyle kibirli değilsin artık?
Yalnızlıktan bıkıp günün sonunda yalnızlığım ile başbaşa kalmak mı yoksa kitap okurken çektiğim boyun ağrısı mı daha şiddetli bir ağrı, diye düşünüp karar veremediğim bir gün oluyor. Sanırım günlerimi monoton yapan şey bu ikisi.
"Savaşı kimin başlattığının önemi yok, bir kaplanın sana saldırmasını istiyorsan onu bir değnekle rahatsız etmen yeter ama sonunda öldürülen ve korkulan kaplan olur, nefret toplayan da."
Gözlerimiz bir daha Ayzerle hiç kesişmedi, bu gibi anları olduğundan daha zor hale getirmezdik. Neticede benim için öne atlamasını beklemiyordum, bu bencillik olurdu, arkadaşlık ilişkilerini mahveden de bu tür bencillikler olurdu.
O anda kulağım şiddetle çınlamaya başladı ve çınlama hararetli bir şekilde beynime vurdu. Başka kimsede değil, bu garip etki de sadece bende oldu. Bu iyi değildi, farklı olmak hiçbir zaman iyi olmazdı.