“Her şeyin herkese anlatılmayacağını öğrenene kadar çok tanışacak, çok konuşacak, çok yanılacaksın.” Demişti birisi. İnsanlar hakkında ne kadar az şey bilirlerse, sen o kadar özgür oluyorsun. Hayat boyunca bazı şeyler sır kalmalı. Anlatmak rahatlatıcı bir eylem ama çok tehlikeli.”
işte öldüm, işte son kadife çiçekleri
son defneler, badıranlarla kefenlediler beni
bütün kaçaklar için inci bir melhem oldu benim ölümüm
bütün hoşnutsuzlar yanlarında saklayacak
benim ölümümden yayınlan kırpıntıları
boğaz tokluğuna çalışanlar
özenle kilitleyecek göğüslerine
benim ölmüş olmamı
hiç bir yaprak damarından
hiçbir su özünden atamayacak beni
ortaya benim ölümüm sürülecek
pey akçesi olarak
tanrıların ölümünü bir üstlenen çıkınca
ama neler olup bittiğini hiç bir ayetten
hiçbir vakit anlamayacak şehrin insanı
“Bunlar çocuk -dedi birisi, radyodan tanrıya bakarak-
Bunlar kimsenin kötülüğünü isteyecek yaşta değil daha.
İnsan gençken yalnız kendi rüyasını görmez ki, dağ taş ölüm. Otlar bile mezara döndü. Bu çaresiz merhametle hangi yara kabul eder bizi. O çocukların bedenine koyuyoruz her gün başımızı. Yazık bize! Hepimiz korkunun ev sahipleriyiz!