Taceddin b. er-Rifâî'nin Moğollar nezdinde saygı gören bir şeyh olduğuna dair bir diğer rivayeti, yine İbnu's-Serrâc nakletmektedir. Rivayete göre; şeyh çocuklarının tasavvufi hallerinin olmadıkları, ancak buna rağmen tasavvuf mensuplarına ayrılan mallardan istifade ettiklerine dair bir şikayet Moğol yöneticilerine ulaşınca, devlet yöneticileri bazı önlemlerle bu durumu engellemeye çalışmışlardır. Çocuklarının birtakım nimetlerden uzak kalmasını istemeyen şeyhler de harekete geçerek, Taceddin b. er-Rifâî'ye başvurmuşlardır. Diğer bütün şeyhlerin problemi halletmesi için ona başvurma düşünceleri bile Rifailerin Moğollar katındaki itibarını göstermeye yeterlidir. Taceddin b. er-Rifâî, kendisine gelen şeyhlerin ricasını geri çevirmemiş, hemen yola çıkarak Moğol hükümdarının huzuruna varmış ve ondan uygulamanın kaldırılmasını istemiştir. Moğol erkânını etkilemek için hallerinin sahihliğine bir işaret olarak onların huzurlarında zehir içmiş ve içtiği zehirden zarar görmemesi üzerine, han görüşünden rücû edip tekrar eski uygulamayı yürürlüğe koymuştur.²³⁸ Rivayet, hanın görüşünden rücû etmesini keramete bağlı olarak aktarmıştır. Sonuç almayı keramete bağlamak, şeyhlerin kerametlerinin büyüklüğünü vurgulamaya çalışan müellif için doğal kabul edilmelidir. Ancak problemin çözümü, gösterilen kerametten ziyade, rica için gelenlerin değerine bağlı olsa gerektir. Rifailerin rahatça hanın huzuruna çıkabilmeleri bile, sahip oldukları itibar açısından vurgulanması gereken bir durumdur. ²³⁸ İbnu's-Serrâc, Tuffâh, Vr. 223b-224a.
Sayfa 111 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Moğollarla Yakın İlişkiler
Haydi gençler, dirilin! Bir kez daha tarih yazacağız ve sahnede bir kez daha Müslümanlar başrolde olacak. Moğollar Bağdat'ı talan ederken endülüs'te var olduk. İspanyollar Endülüs'ü çökertirken Osmanlı ile yeniden doğduk.
Reklam
Moğolların kendi kültürlerine yakın aktiviteleri nedeniyle, sufilik içinde özellikle muvelleh dervişlere yakın ilgi gösterdiklerini söylemek mümkündür. Ancak burada Moğolların muvelleh dervişlerle, ilk karşılaşmalarının olumsuz bir şekilde olduğunu da vurgulamak gerekmektedir. Moğol hükümdarı Hülagu, karşılaşmış olduğu bir grup Kalenderî dervişin
Sayfa 109 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Moğollarla Yakın İlişkiler
Moğolların Suriye'ye girdiklerinde Rifailere gösterdikleri özel ilgi, onların muvelleh dervişliğin etkisine maruz kaldıklarının önemli göstergelerinden biri olarak kabul edilmelidir. Esasında Moğollar dinler hakkında genel bir hoşgörüye sahip olup bir din taassubundan uzaktırlar. Buna Cüveynî'nin tanıklığını şahit olarak gösterebiliriz.
Sayfa 107 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Moğollarla Yakın İlişkiler
Ebu Hafs, hayatını uzlet ve riyazet içinde geçiren bir zahid değildi ancak tasavvufi esasları çok guzel bir şekilde tertiplemişti. Bu yüzden 1180 ile 1225 yılları arasında hükim süren ve dini konumunu pekiştirmeye çalışan Abbasi halilesi Nasır tarafindan sefaret göreviyle çeşitli ülkelere gönderilmiştir. Moğollar, Orta Asya'dan gelip İslam dünyasınrn doğusunu ve merkezini işgal ederek çok fazla tahribata sebep olduklan için Nasır'ın böyle davranması gerekiyordu. Ebu Hafs Ömer Sühreverdi, bu anlamda siyasi sorumluluklanndan kaçmayan bir mutasavvıfı temsil etmekıedir. Bu, tasavvuf tarihinde yeni yeni teşekkül etmeye başlayan bir şeydir, Daha önceki zamanlarda mutasavvıflar hükümet ile herhangı bir ilişki içinde olmayı kesin olarak reddediyorlardı ve hatta bunu yasaklıyorlardı. Bir devlet yetkilisinin evinden gelen yemeği dahi dinen şüpheli olarak kabul edenler vardı. Hatta bazıları için "sultanın kapısına gitmek, şeytanın kapısına gitmek" demekti. Bu tutum daha sonraki pek çok tarikat tarafindan benimsenmiştir ama Sühreverdiyye Tarikatı, pirinin siyasi tutumuna sadık kalmıştır.
1277'de Moğollar'ın Selçuklu topraklarını fiilen işgal etmeleri ve yönetime el koymaları Anadolu Selçukluları tarihinde yeni bir dönemin başlamasına sebep oldu. Moğol baskısının ağırlaşarak devam ettiği bu çöküş yıllarında eskisine oranla daha kesif göçebe Türkmen kitleleri sahil ve uc bölgelerine çekildiler. Aslında Moğol tehlikesinin baş gösterdiği ilk yıllardan itibaren göçebelerin yer değiştirdikleri ve batı ucuna çekildiklerini görüyoruz. Mesela, İbn Bibi'nin, Baba İshak (638/ 1240) ayaklanması sırasında Malatya civarında olduklarını haber verdiği Germiyan Türkmenlerinin, daha sonra Kütahya çevresine geldiklerini, Cimri olayı (678/1279) münasebetiyle onlardan bahsetmesinden anlıyoruz. Bu haber, Moğol tazyikinin Anadolu göçebelerini nasıl yer değiştirmek zorunda bıraktığını gösteriyor. Germiyanoğulları'nın batıya çekildikten sonra bir beylik kurabilmeleri de onların nüfus kesafetini öğrenmemiz bakımından aydınlatıcı olmaktadır. Başta Karaman oğulları olmak üzere, bu uç Türkmenlerinin Moğollara karşı büyük isyan orduları çıkarabilmeleri, bir süre sonra da "beylikler" olarak teşkilatlanmaları onların gücünü ortaya k oyması açısından önemlidir. Lütfi Paşa (öl.970/ 1563) da tarihinde: "Ol ucdaki Türkmen beyleri ki, Oğuz boyundandır, ol uclara Tatar şerrinden yayılmışlardı. Anda yazlar ve kışlarlardı. Ruzgar ile çoğalmışlardı" derken aynı gerçeğe işaret eder.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.