Monarşi yönetimi altında memnun olmayanlar ona tiranlık derler; aristokrasiden memnun olmayanlar ise, onu oligarşi olarak adlandırırlar: yine, demokrasi yönetiminden zarar gördüklerini düşünenler, ona, yönetimsizlik anlamına gelen anarşi adını verirler.
Her mutlak monarşi gibi Osmanlı Devleti'nin de iyi yönetilebilmesi,bir ölçüde,hükümdarın kişilik ve yeteneklerine bağlıydı.Oysa,15. yüzyıldan itibaren birbiri üstüne yığılan birçok olumsuz etken hükümdarlık kurumunu zaafa uğratmıştı.Tahta geçmek ya da tahtta kalmak için başvurulan saray entrikaları,işlenen cinayetler,kardeşlerini öldürme "hakkı"nın kurumsallaşması,geleceğin padişahlarının dış dünyadan kopuk yetişmeleri vb. En üst yönetim yerindeki istikrarsızlık da buna eklenmelidir.Örneğin,Kanuni Sultan Süleyman döneminden 18. yüzyıl sonuna kadar dört sultanın öldürülmüş,beşinin de tahttan indirilmiş olması,kişisel iktidarın fiili sınırlarını gösteren bir olgu olmanın yanısıra devletin üst katındaki sallantıların da kanıtıdır.Bunlardan tahtta kalabilenlerin asıl amacı, "feodal bir anlayışla toprakları elde tutmak uğruna" ülke bağımsızlığından ya da halkın ekonomik çıkarlarından ödünler vermek olacaktır.
Reklam
BURJUVA DEVRİMİ FEODALİZM, MONARŞİ VE OTOKRASİYİ YERYÜZÜNDEN SİLİP KAPİTALİZME ULAŞIR. SOSYALİST DEVRİM İSE BUNLARIN HEPSİNİN YANI SIRA, KULUÇKADA OLUŞAN KAPİTALİZMİ DE YERYÜZÜNDEN SİLİP DOĞRUDAN SOSYALİZME ULAŞIR.
Cumhuriyetçiler ne kadar sağduyulu bir yönetim gösterirlerse göstersinler, burjuva sınıfı kendini onların döneminde er ya da geç kızıl bir isyanın baş göstereceğine ya da bir monarşi yönetiminin geleceğine inandırmıştır.
Sayfa 841 - Yapı Kredi Yayınları
Eski Roma insanlığın evrensel birliği düşüncesini yaratmıştı ve bu felsefeyi evrensel monarşi biçiminde hayata geçirmeyi ilk düşünen devletti. Gelgelelim bu formül Hıristiyanlık karşısında çöktü. Çünkü bu, Avrupalıların düşüncesidir, Avrupa uygarlığı bu düşünceyle kurulmuştur, salt onun için yaşamaktadır.
Sayfa 831 - Yapı Kredi Yayınları
136 syf.
4/10 puan verdi
·
Read in 7 days
bir arada yaşayan insanlık
insan yani homosapiens sosyal bir varlık fakat insanların yerleşik yaşama geçmeleriyle başlayan modernleşme süreci beraberinde bir takım zorlukları de getirdi. bir arada yaşamayı seçen insanlık belirli özgürlüklerinde feda ederek üst bir otoritenin etkisi altına girmeyi kabul etti. bu üst otorite devlet/yönetim kurumuydu. özgürlüklerinden taviz veren insanlar karşılığında güvenlik ve mülkiyet hakkı elde etti. eserde bir arada yaşayan insanların neden bir sözleşmeye ihtiyaç duydukları temel biçimde anlatılıyor.
Toplum Sözleşmesi
Toplum Sözleşmesi
yazarın okuduğum ilk eseriydi. sosyal bilimler mezunu olmamın getirdiği birikimle aslında yeni bir olgu okumadım ama eseri bu kadar geç okumak da benim ayıbım oldu. eser, demokrasi, oligarşi ve monarşi temelinde devlet yönetimi ile halk ilişkisini ele alıyor. günümüzde sosyal bilimlerin geldiği noktadan bakarsak eserdeki fikirler hayli yüzeysel kalıyor fakat yazıldığı dönem göz önüne alındığında o dönem ve sosyal bilimler için çok önemli bir yapı taşı ortaya koyuyor ##$##yazarSeolar:i755.$$#$$ eserin bana büyük bir zevk verdiğini söyleyemem ama sosyal bilimler okuyan ya da mezunu veya sosyolojiye, siyasete ilgi duyan kişilerin bence eseri okumasında fayda var. zaten eser çok kalın da değil. yine de ince olmasına rağmen yoğun bir düşünce kitabı
Toplum Sözleşmesi
Toplum Sözleşmesi
.
Toplum Sözleşmesi
Toplum SözleşmesiJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201913.9k okunma
Reklam
Sorgulama pratiği için güzel söz...
❝ Özgür devletlerde her şey ortak yarara harcanır. Monarşi ile yönetilen devletlerdeyse, kamu gücü ile kişilerin gücü birbirini karşılıklı olarak etkiler; birinin güçsüzlüğü, öbürünün gücünü artırır. Zorbalık yönetimi ise, uyrukları mutlu etmek amacıyla yönetecek yerde, yönetmek amacıyla yoksul duruma sokar onları. ❞
Otarşi, otokrasi, monarşi, anomi.. Alayı var ülkede.. Bir tek hukuk yok!...
1890’ da Japonya yazılı bir anayasayı kabul eden ilk Asya ülkesi oldu. Seçilmiş bir parlemento ve bağımsız bir yargıyla anayasal bir monarşi kurdu. Bu değişiklikler Japonya’ nın Asya’da Sanayi Devrimi’nden en çok faydalanan ülke olmasında belirleyici faktörlerdi.
Sayfa 286Kitabı okudu
ABD rejimi "plutokrasidir" Yani, yönetme erkini maddi açıdan üstün birkaç kişinin paylaşmasını öngören oligarşik yönetim biçimidir. Bu, cumhuriyet rejiminden daha iğrenç, monarşi'den daha destopik, aristokrati'den daha merhametsiz, bürokrasiden daha bencil bir varsıl yönetimdir!
Reklam
MİHAİL BAKUNİN Devlet, artık kendini Monarşi değil, Cumhuriyet olarale ad landıracaktır; ama yine de Devlet -yani, o büyük, iflah olmaz ve korkunç çocuğu, halkı, gözetlernek ve yönetmek üzere becerikli küçük bir insan grubu tarafından, gerçek deha ve yetenek sahibi insanlar tarafından, resmen ve düzenli bir biçimde oluşturulmuş bir vesayet rejimi- devletliğini yapacaktır. Okulun profesörleri ve Devletin yetkilileri, kendilerini Cumhuriyetçiler olarak adlan dıracaklardır; ama bunlar yine vasiler, çobanlar olmaya devarn edeceklerdir; ve halk, ezelden beri ne idiyse o olarak, yani sürü olarak, kalacaktır. Bu arada koyun kırkıcılara da dikkat etmek ge rekecektir; çünkü nerede bir sürü varsa, orada, mecburen , görev leri o sürüyü kırkmak ve boğaziamak olan çobanlar da olacaktır. Bu sistemde halk, sürekli olarak, bir çömez, bir öğrenci ola rak kalacak ve kendisine ait olmayan düşüncelerin , istekterin ve nihayet çıkarların aracı olmaya devarn edecektir. Bu durum ile bizim özgürlük olarak adlandırdığımız -ve aslında tek gerçek özgürlük olan- durum arasındaki fark ancak uçurum sözcüğüy le tanımlanabilir. Bu durumda, eski baskı ve eski kölelik, yeni biçimler altında varlığını sürdürmeye devam eder. Ve köleliğin olduğu yerde, yalnızca sefaJet ve zulüm değil, hem ayncalıklı sı nıflar hem de kitleler arasında hüküm süren , gerçek bir toplumsal materyalizm de ortaya çıkar.
Tanrı ve Devlet
Tanrı ve Devlet
Rousseau'ya göre cumhuriyet ile monarşi arasındaki biricik fark
Monarşi yönetimini cumhuriyet yönetiminden her zaman aşağı durumda tutan en önemli ve kaçınılmaz eksiklik şudur: Cumhuriyet yönetiminde halk oyu, hemen her zaman yalnız aydın ve yetenekli kişileri yüksek görevlere getirir; bunlar görevlerini onurla yaparlar. Oysa monarşilerde yüksek görevlere erişenler çoğu kez birtakım insan taslakları, düzenbaz, entrikacı, aşağılık kimselerdir.
560 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 10 days
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü... Akıl çağıydı, akılsızlık çağıydı... İnanç devriydi, kuşku devriydi... Mevsimlerden Aydınlık'tı, mevsimlerden Karanlık'tı... Fransız İhtilali, Paris, Londra, monarşi, giyotin, intikam, nefret, açlık, sefalet, sadakat, dostluk... Doktor Manette, güzel kızı Lucie, sadık dostu Mr. Lorry, soylu sınıfından Charles Darnay ve Avukat Sydney Carton... Üç bölümden oluşan kitabın ikinci bölümünde çoğalan ve birbiriyle alakasız görünen karakterler kitabın sonunda ustaca birbirine bağlandı. Kitap ihtilal döneminde Paris sokaklarını gözümün önünde canlandırmakla kalmayıp, karakterlere dair pek çok duyguyu da hissetmemi sağladı. Özellikle son bölüm çok seri aktı ve merak uyandırdı. Şaşırtıcı bir sonla bitti. Tam bir dönem kitabıydı ve etkileyici tasvirler vardı. Dilini ve çeviriyi sevdim, çok zorlamadı. Genel anlamda keyifle okudum.
İki Şehrin Hikayesi
İki Şehrin HikayesiCharles Dickens · Koridor Yayıncılık · 201958.7k okunma
Marksizm diye bildiğimiz ideolojinin temelini atan adamdır Marquis De Sade!..
Devrim; monarşi, daimi isyan halinde olduğu ölçüde devrimdir..
Sayfa 41 - SEL YAYINCILIK
8 Eylül l791'de ulusal birliği heyecanla savunma adına Fran­sa halkına sunulan anayasanın ilan edilmesiyle XVL Louis resmi biçimde "devrimin bittiğini" bildirdi. Bu, Meclis çoğunlu­ğunun ve hatta bazı demokratik muhalefet unsurlarının sami­mi olarak paylaştığı bir umuttu. Bununla birlikte bir yıla kal­madan anayasa bir kenara itildi, kral tahtını kaybetti, önde gelen meşruti monarşi yanlıları yasaklandı ya da sürgüne gönde­rildi; devrim tamamlanmış olmaktan çok yeni ve sonucu belir­leyici aşamasına giriyordu. Ne oldu da durum aniden değişti? Öncelikle kral, anayasa­yı yürekten kabul etmemişti: Anayasayı imzalamadan çok önce güvenli bir bölgeye kaçma girişiminde başarısız olmuş ve yaka­lanıp aşağılanarak başkente getirildikten sonra bile, silaha baş­ vurarak eski gücüne yeniden sahip olmak için lsveç, Prusya ve Avusturya'daki müttefikleriyle gizli planlar yapmaya devam et­mişti. Bu nedenle krala -ve daha da çok kraliçeye- güvenile­mezdi, kaçmaları ve ihanetleri de meşruti monarşistlerin yöne­timi sürdürmelerini ya da anayasanın öngördüğü tavizleri ver­ melerini olanaksız kılmıştı.
Sayfa 109 - PdfKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.