- Hah ha ha!.. Şu halde sizin için diş ağrısının da zevksi var, diye güleceksiniz bana.
- Neden olmasın? derim. İş ağrısının da kendine göre zevksi vardır. Tam bir ay çektiğim için gayet iyi bilirim.
...
İşte efendim, kimden geldiği belli olmayan, fakat içimize işleyen hakaret ve alaylardan, bazen şehvete varan bir zevk duyulmaya başlar. Baylar, rica ederim, diş ağrısı çeken şu 19. yüzyıl aydınının iniltilerini hastalığının ikinci, üçüncü gününde artık inlemesi, ilk günkü gibi, yalnız diş ağrısına gelen kaba bir köylünün iniltileri olmaktan çıkıp, şimdikilerin söyleyişiyle "topraktan ve halk kökünden" sıyrılıp medeniyetten, Avrupa kültüründen nasibini almış bir insan inlemesine dönüşmüşken bir kulak verin.
"hepsi bu işte!
şairler köpük köpük bir ırmak
ya da için için yanan
bir ateş de diyebilirler / ben
su ve rüzgârın
acı ve sessizliğin sınırında
ışığın sesini söylüyorum"
-emirhan oğuz
"mutluluk, içine düştüğümüz olduğumuz mevcut ızdırapların kalkmasından sonraki ızdırapsızlık dünyası hakkında bir aldatmacadan ibarettir. yoksa mutluluk, ızdırap, sıkıntı ve hastalığın olmadığı bir yer değil midir? fakat ızdırap ve kötülüğün olmadığı yer neresidir? bu ne demek? şu demek: şimdi gördüğümüz ızdıraplar her zaman bunları ortadan kaldırdığımızda ızdırapsız oluruz diye düşünmenize neden olmuştur!
ancak şunu bilmemiz gerekir: insanların ortadan kalkmalarıyla daha çok insanın doğması gibi ızdıraplar ortadan kalkınca da başka ızdıraplar doğacaktır. ayakkabının ve ekmeğin olmadığı geçmişte batı'nın ızdırapları yok muydu? fakat bu durum şimdi olmadığı halde niçin şu anki medeni insanlar daha çok ızdırap çekiyor? insan hiçbir zaman sanatın her lahza kendisini yokluk semtine götürdüğü vebaya dönüştüğünü düşünmüyordu. yahut bugün biz sınıfsız toplum yaratırsak insan ızdırap çekmez diye düşünüyor, böyle zannediyoruz; fakat biz bu toplumu yaratsak bile bu toplumu tasavvur etmediğimiz ızdıraplara duçar olacak, sıkıntılar çekecektir. sınıfsız toplum şudur: herkes burjuva olacak; işçi de burjuvalaşacak. o zaman herkes, sözgelimi ekonomik ızdırabı olmayan, ızdırabı, refah ızdırabı olan sadık hidayet kuracak. hatta eğer insan ölümü ortadan kaldırırsa bu defa da ölümsüzlük ızdırabı onu öyle rahatsız edecek ki ölümü arzu eder hale gelecek. bu insanın duçar olduğu ve daima kefaretini görmesi gereken `ilk günah` tır."
İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.