- Hah ha ha!.. Şu halde sizin için diş ağrısının da zevksi var, diye güleceksiniz bana.
- Neden olmasın? derim. İş ağrısının da kendine göre zevksi vardır. Tam bir ay çektiğim için gayet iyi bilirim.
...
İşte efendim, kimden geldiği belli olmayan, fakat içimize işleyen hakaret ve alaylardan, bazen şehvete varan bir zevk duyulmaya başlar. Baylar, rica ederim, diş ağrısı çeken şu 19. yüzyıl aydınının iniltilerini hastalığının ikinci, üçüncü gününde artık inlemesi, ilk günkü gibi, yalnız diş ağrısına gelen kaba bir köylünün iniltileri olmaktan çıkıp, şimdikilerin söyleyişiyle "topraktan ve halk kökünden" sıyrılıp medeniyetten, Avrupa kültüründen nasibini almış bir insan inlemesine dönüşmüşken bir kulak verin.
"hepsi bu işte!
şairler köpük köpük bir ırmak
ya da için için yanan
bir ateş de diyebilirler / ben
su ve rüzgârın
acı ve sessizliğin sınırında
ışığın sesini söylüyorum"
-emirhan oğuz