ÖMER

İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiilerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimizdeki şeytan diyordum. Müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyorum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde acz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var... Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle, kullanamaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta düzensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üzerindeki tesirlerde arıyoruz.
Reklam
İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri kendinde taşımamak demektir.
Hayatta hiçbir şey yapmış olmamak gibi korkunç ve utandırıcı bir şey var mı?

Reader Follow Recommendations

See All
Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.
Hatta onların küstah ve mütecaviz hallerini bile mazur görün... Çünkü alelade bir insan bile olmadıkları halde kendilerine bir de münevver insan payesi verilince ve hayattaki mevki ve itibarlarını kaybetmemek için bu sıfatı akla hayale gelmeyecek hokkabazlıklarla muhafazaya mecbur kalınca pek tabii olarak dalavereci olacaklar, ahlaksızlaşacaklar ve mütamediyen birbirlerinin kıymetsizliklerini ortaya vurarak kıymetsizliğin esas olduğu kanaatini uyandıracaklar...
Reklam
Reklam