Okurken kitabın ana karakteri olan Meursault sinirlerimi bozdu malesef..
(-) Kitabın baslarında hicbir konu hakkında kesin bir yargısının olmaması ve ona kim ne sorsa bir fikrinin olmadıgını söylemesine karsın kitabın sonunda kendisinden ve her seyden emin oldugunu söyleyip kendisiyle celismistir.
(-) Cevresindeki herkesle havada kalan iliskiler kurup, kendisi icin hic bir sey ifade etmeyen arkadasının düsmanını gidip öldürmesi bana cok sacma geldi; ayrıca yasanan kavga da cok abzürttü..
(-) Ve annesinden sürekli anne diye bahsedip hayatı boyunca hic görmedigi babasından babam diye bahsetmesi de sinirlerimi bozdu okurken acıkcası.
(-) Hic bir seyi, hatta kendisini bile, sahiplenmemesi cok tuhaftı. Hayati derecede önemli olan mahkemesinde bile “bitse de hücreme gidip uyusam” diye düsünerek okuyucuyu dehsete düsürüp daha sonra idam cezasını ögrenince bir nebzede olsa tepki gösterebilmistir.
(?) Ben, bu adamın nasıl bu hale geldigi de kitapta anlatılmıstır diye düsünmüstüm, keske de öyle olsaymıs. Cünkü böylesine bir kayıtsızlıga ne oldu da erisebildi merak ettim acıkcası..
(*) Yazarın anlatımı kitabın sonuna dogru hosuma gitti ne yazıkki, baslardaki anlatımı cok sıkıcıydı o yüzden kitabı elime pek alamadım ama sonunda bitirebildim.
(*) Kitabın basında sürekli sunu yaptım, bunu yaptım, hava söyleydi, günes böyle sıcaktı anlatımı sıksa da kitabın sonunda sunu yapmıstım, sunu yapmamıstım ne önemi varki? diyerek sanırım bir gönderme yapıldı.