Çünkü insan hiçbir umut beslemediği zaman durumu kabulleniyor ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kadar kendini gösteren bir gün ışığınını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor.
Daha sonra umut ışığı yavaş yavaş sönmeye başlıyor ve umutlanmaktan korkar hale geliyorsun. En sonunda uyuşuyorsun, belki de bilerek beynin uyuşturuyorsun. Hayatta kalmak dışında bir amacın kalmıyor.
Umutlanmadan, hatta sanki hiç önemsemeden bekliyorum. Bir üzüntü hissetmiyorum artık. Bu bekleyişin en önemli yönü, sürekli bir durum olması; düşüncelerimin, hayatımın doğal bir parçası gibi.