Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
M E R V E
M E R V E
@mrvselck
Türkçe Eğitimi YL
367 okur puanı
Nisan 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
birogretmendenn.blogspot.com/2021/04/dogan-c...
Rahmetli hocamız Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'nun ve Prof. Dr. İrfan Erdoğan'ın Türkiye'nin farklı yerlerinde karşılıklı sohbet havasında kaleme aldıkları bu eserde değerli hocalarımız eğitimi, öğretmeni ve 'öğretmen olma'yı en güzel şekilde anlatmışlar.
İncelemenin detaylı haline yukarıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
Bir Idam Mahkumunun Son Günü
birogretmendenn.blogspot.com/2021/02/victor-...
Kısa da olsa oldukça etkileyici bir kitaptı. Kapsamlı incelememe linke tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Hangimiz akıllı , hangimiz deli...
Hiçbir gerekçesi olmadan da ölümü düşler mi insan.
Belki,
Kim bilir yaşadığı hayat heyecan vermiyordur, günün telaşesinde kendini unutuyordur kim bilir belki de piyano bile çalamıyordur.
İyi yetişmiş, iyi eğitim görmüş bir kızın-Veronika'nın- intihar girişimi sonrası kaldığı akıl hastanesinde öleceğini bile bile kendini bulma serüvenini anlatıyor kitap. Hayal etmeye korktuğu gerçekliğini, biçilen ömrün kıymetini keşfediyor o kısacık zamanda. Etkilenirken etkiliyor da aynı zamanda. İnsanların iyileştiğini ama dış dünyanın gerçekliğinden kaçmak için çıkmak istemediği hastanede , öleceğini bilincinde olan bir genç kadının varlığı bir çok kişiye ilham oluyor , gece yarıları piyanonun eşsiz sesi sadece Eduard'ı büyülemiyor mesela, sadece ona dokunmuyor o notalar.
Veronica, Dr. İgor, Mari . Hâlâ keşfetmediyseniz Paulo Coelho'nun bu kalemine bir göz atın derim.
Keyifli Okumalar...
Okur Takip Önerileri
Ah Bosnam, yaralı serçe kuşum, kanadı kırık hayata tutunmaya çalışan mavi kelebekler yurdu...
Aynı hikayeye bir çok kalem değdi, bir çok yürek anlatmaya çalıştı yaşanılan dramı bu kitapta onlardan biri hatta daha ayrıntılısı diyebilirim. Sinan Akyuz yaşanılan dramı tıpkı incir kuşlarında ki gibi en ince ayrıntısına kadar anlatmış hatta
Büyük bir hevesle başlayıp hevesin kursakta kalması bu olsa gerek herhalde .
Ergenliğin doruklarını yaşayan kendini bulmaya çalışan ya da çalışmaya çalışan , dördüncü kez okuldan atılmasıyla okulun normal tatil gününe kadar eve gitmeye çekinip sokaklarda başıboş dolaşan, yeri geldiğinde burjuvai bir hava takınan yeri geldiğinde ağzından argo , zihninden müstehcen düşünceler düşmeyen bir gencin önce okul yurdunda başlayıp sokaklarda geçen hikayesini anlatıyor.
Büyük bir umutla başlamıştım kitaba. Ummak , umduğunu bulamamanin güzel örneği. Kitaptaki müstehcenlikler bir tarafa, açık anlaşılır bir dil olmasına rağmen tekrara düşen kelimeler, örneğin 'bittim buna' oldukça rahatsız etti.
"Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçligini düşünür ve yeis içinde kalırdım. " diyen değerli yazarımız Sabahaddin Ali'ye bir seferliğine mahsus olmak üzere katılmayacağım. Kitap aralıklarla okumayla 2 günümü aldı daha verimli geçirebilirmişim :) keyifli okumalar sevgili 1000 K sakinleri ama nacizane fikrim başka kitaplarla
-Jerome_David_Salinger608.jpg){kind=small}
Kara Güneş / Bir 15 Temmuz Romanı
Bahadır Yenişehirlioğlu
"Nefes alan ölülerle , vatan için nefes alanların öyküsü..."
Manisa'nın bir köyünde oyunlar oynayan iki yakın arkadaş Ebubekir ve Kadir.
Aynı ikili kanlı gece de iki önemli başrol.
Biri eli silahlı darbeci bir asker diğeri ise göğsünde iman ve vatan aşkıyla elinde bayrakla vatanına sahip çıkan bir avukat...
Öğretmenlerinin kaza geçirmesi ve akabinde köye atanan yeni öğretmen ile başlıyor hikaye . Amaç belli "Altın Nesil" adı altında seçtikleri öğrencilerin beyinlerini yıkamak. Ebubekir, Kadir ve Züleyha düşüyorlar başta bu tuzağa .
Kitabın seyri düşülen tuzağı apaçık ortaya koyuyor diyebiliriz. Ülkenin en zayıf yanı olan dini fırsat bilerek ülkeyi felakete sürükleyen oluşumu, kanlı gecenin planını ilmek ilmek işleyen kişileri, tuzağa düşen gençlerin neye neden inandıklarını bile bilmeyen halleriyle ezberletilmiş şeyleri tek fabrikadan çıkmışcasına haykırıp ülkeyi felakete sürüklemelerini anlatıyor. Bütün bunlar bir yana o gece de vatanını canı pahasına savunanları da anlatıyor Ebubekir'in diliyle...
Okurken gecikmiş bir gerçekle yeniden yüzyüze geliyor insan...
Savaş kılıçla, zafer inançla kazanılır!
"Davamız Nizam-âlem Menzilimiz Kızılelma Ve Maksadımız İ'la-yi kelimetullahtır"..
- Kızılelma neresidir?
-Kızılelma bir yer değil, her yerdir...
- Ya Fettah...
-Sefer bizim, zafer Allahındır...
Esselamun Aleyküm
Okuduğum beşinci Fatih Duman romanıydı. Diğerleri gibi iç içe anlatımıyla aşıladığı maneviyat duygusu eksilmemiş aksine üzerine konulmuş sanki.
Bir kaç incelemede romanın çok karışık olduğu yazılmış.
Evet,yoğun olduğu doğru ama bence bu romana artı puan kazandırmış kanaatindeyim çünkü gerek karakter gerekse olaylar hep birbiriyle bağlantılı. Evvela maneviyat önemliydi benim için okurken kurguyu ikinci plana attım yorumlama da .
Biraz spoiden zarar gelmez sanki
Iki ana karakter üzerine kurulu kitap her ikisinin de hikayesi farklı bu kitapta karakterlerin ilki Selçuk söz sahibi.
Sultan Alparslan, Süleyman Şah , Ahi Evran, Şeyh Edebali,Derviş Hüseyin Ertuğrul Bey ve Osman Bey...
Hepsi kutlu tarihimizde aşina olduğumuz, ecdad dediğimiz yeğane insanlar.
Ve bunlarla beraber kitabın bölüm adları olan zaman zaman birbiriyle çeliştirdiğimiz o kavramlar ;
Akıl, Gönül ve Cesaret...
Bunların hepsini harmanlayan bize o kutlu ecdadı , o kutlu davayı yeniden aşılayan kurgu.
Ikinci ana karakter olan Ali Tevfik 'in hikayesine geçiyor yazar tabi ikinci kitabında
Fatih Duman/Kızılelma-AYASOFYA merakla bekliyorum...
Keşke diyor insan.
Keşke o tesbihin bir boncuğuda ben olsaydım.
Selam ve Duâ ile...
Aşık Abdullah diğer bir adıyla Telli Baba ,
Gönlünü kitaplarla güzelleştiren bir kütüphanecinin bulduğu ufak bir kitapla başlıyor hikaye...
Sonra benjamin(Bünyamin) giriyor kitabın sayfalarından söze,
Bir kütüphaneci...
Bir efsane...
Bu efsanenin esrarını merak eden bir yabancı...
Efsanenin kahramanı...
Fatih Duman'ın diğer kitaplarından da alışkın olduğumuz o iç içe anlatım burada da karşımıza çıkıyor.
Kitabı beğendim ve arada ufak tefek mazeretlere mahal vermeden soluksuz okudum.
Teşekkürler Fatih Duman...
Spoiler içerir!
Bir yarım bırakılış ancak bu kadar anlamlı olabilirdi.
Oğuz Atay'ın tamamlamaya ömrü yetmediği son eseri,
Eylembilim
Başta tereddütle başlamıştım kitaba.Belki de Oğuz Atay'ı yeni okumaya fırsat bulduğum ve akabinde son eseri bu yarım romana rastlayışım bir işaretti .
İç monolog tekniği ole yazılan eserler bana anlaşılması zor gelirdi hep ama bu kitap benim bu ön yargımı kırdı.
Kitabın kahramanı olan Server Gözbudak'ın avukatı giriş yapıyor romana. Avukat,kendisine Servet Bey'in vefatından önce kaleme aldığı notları teslim edilmesiyle bu notları düzenlemeye başlıyor ve sözü Server Gözbudak'a bırakıyor. Kitabın bundan sonraki bölümlerini Server Bey 'in notları oluşturuyor.
Oğuz Atay'ın başka eserlerinde görüşmek üzere,
Keyifli okumalar...
Spoiler içerir diye başlamak isterdim lakin söz konusu kitap ya da sözlük ( hangisi hoşunuza giderse) spoiler vermek olanaksız bir şaheser. Öyle ki her birey her kelimesini farklı yorumlar hatta bazen ikinci okumanızda bile farklı anlamlar çıkarabilirsiniz. Kaybolmaya yüz tutmuş ya da daha önce hiç karşılaşmadığımız kelimeleri verilen örneklerle öyle tatlı bir sedâyla anlatmış ki.
Hoş tasarımı da çabası. Belki de bu sebepten fotoğraf tutkunları son zamanlarda en çok bu kitapla fotoğraf kombinasyonları oluştururlar:)
Size nacizane tavsiyem kitabı yalnızca resim için kullanmayın. İnin kitabın inceliklerine unutmayın ki herkesin kendini ifade eden bir kelimesi vardır. Belki de o kelimeyi bu kitapta bulursunuz.
Bazı kelimelerin yalnızca çok değil çok çok güzel olduğunu bize tattıran değerli yazarlarımıza teşekkür ediyorum . Ayrıca kitabın fikir babası olan kelimeyi de şuracığa bırakıyorum. Yazarlarımızın dediği kadar var
Efsunlu...
HİSSİKABLELVUKU...
