Merve Serdar

Merve Serdar
@mrvsrdr12
26 Aralık 1997
6 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Kimi insan almadan vermemekte direnir, kimi ise karşılığını alabilmek için verir. Oysa almak ve vermek aynı anda yaşanan olgulardır. Kendimizi hissederek ve hissettirecek verdiğimizde bunu karşı taraf algılar ve o da kendisini hissettirir. Onu hissedebilmek de bize bir şey verir. Bu öylesi bir yaşantıdır ki, o anda insanlar ayrı varlıklar olduklarının bilincinde değildir. Ama benliğini böylesine paylaşmak, bir diğer insana tutsak olmaktan çok farklıdır. Bu, sevginin kendisidir.
Sayfa 172Kitabı okudu
Reklam
İnsan yetişkin yaşamında ana-babasının kusurlarının izlerini taşısa bile bundan ötürü onları suçlamak kendisini de suçlu hissetmesine neden olur. Bu, yetişkin bir varlık olarak insanın kendi varoluş sorumluluğunu üstlenememiş olmasının suçluluğudur.
İyi anne ya da baba, kendisini yaşayabilen kişidir. Yaşamın içinde olan ve kendisini yaşayabilen kişi, diğer insanların da yaşamına saygılıdır. Anne ya da baba olduğunda çocuğunu kendine özgü bir dünyası olan bir varlık olarak algılar ve haklarına saygı gösterir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir insanın gerçek kimliği, yaşadığı olayların ne olduğuna değil, o olayların kişi tarafından nasıl yaşandığına göre belirlenir. Kendisini geleneksel değerlerle yönetmeye alışagelmiş insanlar birden bundan yoksun bırakılıp kendi varoluş sorumluluğu ile yüzleşmek zorunda kalırsa "kimlik bunalımı" denilen olgunun yaşanması da kaçınılmaz olur.
Hayalgücü yeniden ayağa kalkmış, harekete geçmiş ve birden yeni bir dünya, yeni nefes kesici bir yaşam gözünü kamaştırarak ışıldamıştır. Yeni hir rüya, yeni bir mutluluk! O rafine, şehvet uyandıran zehirden bir yudum daha!
Reklam
Sen kendini ne kadar anladıysan, başkalarını da o kadar anlarsın. Kendi aklının sınırlarını aşamazsın. Kim olduğunu anlamak istediğin her insanda, kendinde ne kadarını anladıysan o kadarını anlarsın. Yok, illa başkalarını anlayacağım diyorsan önce kendini unutacaksın. Kendini!
Herkesin bir ilk ismi vardır, kendisinin bile bilmediği. Hepimiz o ilk ismimizi bulmak için geliriz bu dünyaya. Ama dünyada gördüklerimize kendimizi kaptırıp ismimizi aradığımızı unuturuz. O yüzden devamlı sorarız birbirimize, "Benim ne işim var burada?" diye.
İnsanların ruhunu parçalıyorlar... Pis, çamurlu elleriyle insanın ruhuna dokumaları çok daha büyük acı verir.
"Karınca ülkelerinde bizden yana olanlarla bir örgüt kurmak, günü gününe karıncalardan haber almak, karıncaları soluklarını bile dinlemek en can alıcı bir iştir. Her işin başı budur, Bu içten örgütleme, çürütme işini ele alırsak, insanlar buna beyin yıkama diyorlar, karıncaların beyinlerini yıkayabilirsek, onlara karıncalıklarını unutturabilirsek, her şeyi kazandık demektir. Bu düzen kyamete kadar sürer, siz de biz de karıncaların sırtından, onların alın terleriyle cennet bir dünya yaşarız, değil mi?"
Reklam
"Üşüyorsun, hastasın, aptalsın!" "Kanıtla!" diye çıkıştım. "Birkaç sözcük yeter buna: Üşüyorsun; çünkü yalnızsın, içinde gömülü duran ateşi hiçbir insanın yakınlığı alevlendirmiyor. Hastasın; çünkü duyguların en güzeli, insanoğluna bağışlanan en tatlı, en yüce duygu senden uzak duruyor. Aptalsın; çünkü onca acı çekerken gene de mutluluğu yanına çağırmaktan kaçınıyorsun; onun seni beklediği yere doğru bir adım atmaya bile yanaşmıyorsun.