—> Yaradılıştan beri, yeryüzündeki en olgun insan kendimiziz, olgumuzdur. Fakat; gerek yaşadıklarımızla, gerek başkalarının önderliğinde kendi olgunluğumuzla tanışırız.
—> Bir kütük; yakmalık odun da olabilir, paha biçilemez şaheser de. Birbirlerini ayıran tek şey, yontulmaları.
Bir kaya parçası; yıldız da olabilir, üstünde yaşam olan bir gezegen de. Birbirlerini ayıran tek şey, değeri, aldığı darbelerle açığa çıkmış.
—> Ermiş, insanı kendisi ile tanıştırıyor. Varolması gereken, insanın doğuştan gelen olgularını, gün yüzüne çıkarıyor. Fakat bunun kendiliğinden çıkamayacağı, mutlak bir sonun olmadığı, gün geçtikçe yeni bir olgu ile tanışılabileceğini hissettirdi.
—> Kendi olgunluğunu daha tanıyamamış bir ada topluluğunun, kendilerine ilahi bir elçi olarak gördükleri kişi ile diyaloglarına yer verilmiş. Bu diyaloglar; toplulukta yer alan sınıfların teker teker, elçiye kendi alanlarında sordukları sorular ve cevaplardır.
—> Kitap akışı, bir nevi soru-cevap şeklinde devam ediyor. Bundan dolayı biraz sıkıcı geldi.