Yaşayan en sevdiğim Türk yazarların başında gelir Zülfü Livaneli. Önceki incelemelerimde mutlaka bahsetmişimdir hayatından o yüzden bu kez es geçiyorum. Gelelim kitaba; gerçi içine bir şeyler sinmemiş sinmemek değil de çok uzun süreçte yazdığı bu kitabı başka dillere çevrilmek için tekrar okuma yaptığında eklemeler yapmak istemiş ve adını da değiştirip sanırım Fransızcaydı o şekilde yayımlamış. Fransızca öğrenesi geliyor insanın. Kahramanımızın adı Sami Baran. Kendi isteğiyle yurt dışına çıkıyor aslında kaçak yollarla ama belli bir siyasi suçu yok o dönemin koşul ve olayları gereği. Harika bir kurgu ve olay örgüsü ile orada edindiği arkadaşları kitap ilerledikçe ruhsal bozukluğunun sebebini, dönemin siyasi durumunu çok net anlıyorsunuz. Kitabı bir arkadaşının hikayesi gibi anlatan yazar kahramanın isteğiyle yazara anlatmadığı durum, olay ve hisleri kendisi de yazmış. Bazen hak verdim bu duruma bazen kızdım. Aynı olaya bakış açısı ve durum değiştikçe verilen duygusal tepkinin farkını görüyorsunuz kendinizde yarattığı. Kızdım belki yazar tek bir dilde daha düşünmeden yormadan verebilirdi. Ama tabi ki de harika bir kitap elinizden bırakmak istemeyeceksiniz. Sonunda aşkın insana neler yaptırdığını bu sadece insana duyulan değil vatana duyulan bir hayvana duyulan ya da yaratıcıya her neyse o aşkın yaptırdıklarını görüyorsunuz. Mutlaka tavsiye ediyorum.