Yasaların işlemediği tek bir hırsız vardır ve bu hırsız insanoğlunun en değerli şeyini çalar: Zaman...” der Napolyon. Etrafınız zaman hırsızlarıyla doludur. Arkadaşlarınız, sosyal medya, gereksiz dedikodu yapan insanlar, üretmek yerine tüketmeyi daha çok tercih edenler, sonu gelmeyen tartışmalarla tükenmiş bir ilişki... Gözünüze perde indiğinde
"Hayır, ne olursa olsun insanların öldürülmesine karşıyım." "Yine de öldürdün." "Evet. Üstelik yine öldüreceğim. Ama eğer bugünleri atlattıktan sonra hâlâ hayattaysam, kimseye zarar vermeden yaşayacağım ki günahlarım bağışlansın." "Kim tarafından bağışlansın?" "Kim bilir? Artık buralarda ne Tanrı, ne O'nun Oğlu, ne de Kutsal Ruh olduğundan, kim bilir kim bağışlar? Bilmiyorum." "Artık Tanrı yok mu?" "Hayır dostum. Kesinlikle yok. Eğer Tanrı olsaydı, kendi gözlerimle gördüğüm şeylerin olmasına izin vermezdi. Bırak onların Tanrı'sı olsun."
Sayfa 64 - Bilgi yayınevi. 51. Baskı.Kitabı okuyor
Reklam
Kadının boynundan küçük göğüslerine doğru yayılan pem- bemsi kızarıklığı izleyip sevişirken çıkardıkları ahlaksız sesleri, ofisin boş olmasıyla iyice yükselen fiziksel sürtünmeden kaynak- lanan sesleri dinliyordu. Kadın kesik kesik soluk alıp verirken ciğerlerindeki hava da aralıklarla dışarı çıkıyordu. Alnındaki terin ışıltılı boncuk boncuk
Sayfa 91
"Tek yol bu mu Smeagol?" dedi Frodo.
"Evet, evet," diye cevap verdi Gollum. "Evet, şimdi bu taraftan gitmemiş lassım." "Daha önce bu deliğe gelmiş olduğunu mu söylemek istiyorsun yani?" dedi Sam. "Uf! Ama belki de körü kokulara aldırış etmiyorsundur sen." Gollum'un gözleri pırıldadı. "Bisim neye aldırış ettiklerimisi bilmiyor değil mi kıymetlim? Hayır, bilmiyor. Fakat Smeagol birçok şeye tahammül edebilir. Evet. O buradan geçmişti. A, evet, dosdoğru geçti. Tek yol burası." "Peki, bu kokunun sebebi ne acaba?" dedi Sam. "Sanki şey, bunu söylemek istemezdim, içi yüzlerce yılın pisliğiyle dolu, orkların hayvani deliklerinden biri burası, eminim." "Eh," dedi Frodo. "Orklar olsun olmasın eğer tek yol burasıysa buradan gideceğiz."
"İsimsiz Ülke'ye açılan hiçbir kapı yoktur," dedi Faramir. "Bunu görünce dönerek Güney yolundan geldik," diye devam etti Frodo; "çünkü orada, Minas İthil'in yakınından bir patika olduğunu veya olabileceğini söyledi bize." "Minas Morgul," dedi Faramir. "Tam olarak bilmiyorum," dedi Frodo; "fakat sanırım patika, o eski şehrin bulunduğu vadinin kuzey tarafından dağlara tırmanıyor. Yüksek bir zirveyi aşarak geriye -yani işte oraya-iniyor." "O geçidin ismini biliyor musun?" dedi Faramir. "Hayır," dedi Frodo. "Oraya Cirim Ungol derler." Gollum sert bir biçimde tıslayarak kendi kendine mırıldanmaya başladı, "İsmi bu değil mi?" dedi Faramir oha dönerek. "Hayır!" dedi Gollum; sonra da sanki bir yerine bir şey batmış gibi viyakladı. "Evet, evet, ismi bir kere duymuşştuk. Ama isssimden bise ne? Bey içeri girmem lassım diyor. O halde bir yolunu bulmamış lassım. Başka denenebilecek bir yol yok, yo." "Başka yol yok mu?" dedi Faramir. "Bunu nereden biliyorsun? Sonra o karanlık diyarın sınırlarını kim araştırmış ki?" Gollum'a uzun uzun, düşünceli düşünceli baktı. Sonra tekrar konuştu. "Bu yaratığı götür Anborn. Ona kibar davran ama gözünü üzerinden ayırma. Ve sakın ola ki Smeagol, şelalelere dalayım deme. Oradaki kayaların öyle dişleri vardır ki daha zamanın gelmeden keserler seni. Şimdi bizi rahat bırak; balığını da al!"
"Mithrandir! diye bağırdı Legolas. "Mithrandir!"
Ne hoş bir tesadüf diyorum yeniden Legolas! dedi yaşlı adam. "Hepsi ona baktılar. Saçları gün ışığında kar gibi bembeyazdı; giysileri parlak bir beyazdandı; derin kaşlarının altındaki gözleri pırıl pırıl ve güneşin ışınları gibi deliciydi; gücü elindeydi. Hayret, sevinç ve korku arasında durdular ve söyleyecek tek bir söz
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.