Umutlarım ölüyor sokak aralarında
Lisanım ıstırabın kahrıyla sessizdir ey
Bunalıyor, ağlamak istiyorum. Nafile
Gözlerim kıvılcımlar dergâhı, yaşsızdır ey
Muamma ummanıdır sinemin; andır vefa
Vehimdir, ihtirastır bedenim, başsızdır ey
Visalin esrarına hayranım, ama heyhat
Hicret ah, belki hicret; buğday başaksızdır ey
Linwood Barclay'den 3. kitabımı okudum. Vedaya Zaman Yok, okuduğum diğer Barclay kitaplarına göre sadece bir tık arkadan geliyor diyebilirim.
Yazar, psikolojik gerilim (PG) türünün en azından kendi kulvarında kullandığı klişelerini burada da önümüze sürüyor. Kaza, Issız Ev ve Vedaya Zaman Yok kitaplarında muamma belki bir çok PG
Yaşam dediğin upuzun bir yol; yolcusu ben, kılavuzu bir karınca... Yolculuk dediğin göz açıp kapamalık bir ömür; biz planlar yaparken başımıza gelenlerden hâsıl, tam bir muamma!..
Ne gariptir, insanın aşk'tan kaçıp, aşk'a gel demesi..Ne gariptir; aşk'tan ar edip, aşk'a naralanıp baş(k)a dönmesi... Satırları zengin, sadrı fakir gönüllerde; aşk garip geldi, garip gidecek....
Hayat tam olarak böyle değil mi? Yoğun herkes, herkesin kendince idealleri var, daha iyi daha konforlu bir hayat için. Peki ya bu hayatta aşkın yeri nerde sizler için? Yanlış anlaşılma olmasın gerçek aşktan bahsediyorum. Kendi benliğini sorgularken asıl amaca ulaşmak için teslimiyetten.. Aşkın zorlu yollarını çıkarken hayatındaki olaylardan hareketle bir yolculuğa çıkarıyor kitap bizleri. Rabbe yönelip,rızayı kazanmaktan, nefis terbiyesinden..
Roman türünde olsa da kitap varoluşsal sancılar,kendini sorgulama,kendini bulma yolcuğu gibi felsefi konularla tasavvufun birleşmesinden oluşmuş,şiirsel bir dil var. Emek verilmesi gereken, oturup ince ince işlenmesi gereken konulardan bahsediyor. Sakin bir kafayla kitabın özünün daha iyi sindirileceği kanaatindeyim. Felsefe ve tasavvufun birleştiği kitapları seviyorsanız bir göz atın bence
Her taşta gizlenen bir yazgı vardır, sahibini gözleyen.
Kiminin ayağı taşa takılır, kiminin yoluna taş düşer; kimileri de,taşların peşine düşer.
Ah bedenim, illaki toprak olacaksın; nedir bu bitmek
tükenmek bilmeyen arzuların? Ah, nefsim! Ben ateşine odun olurken sen serinlik ve selamet mi bulacaksın da bunca taş olursun yoluma? Af ki ruhum; bağışlayabilecek misin beni? Nasıl da ayırdım seni, selamet yurdundan...