Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda
vermez.)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda
vermez.)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
Kitabı detaylı bir şekilde inceleme şansım oldu. Arkadaş tavsiyesi ile okudum ve ben de çok iyi bir çocukluk dönemi geçirmedim. Herkes bir parça muzdariptir bu konudan. Am şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim kitap kesinlikle hakkını vermiş. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki babası ile arası iyi olan ve çocuklar ilerde çok daha güçlü bir karaktere sahip oluyor. Büyük mücadele vererek olmak istediğiniz kişinin savaşını verirken bunu bir babayla yapmanız sizi daha güçlü yapıyor. İşin ironik kısmı babasız yapmak sizi çok çok daha güçlü biri yapıyor. Ama eksiz ama mutsuz olabiliyorsunuz. Ben çok güzel mucizeler tanıklık ettim. Tanıklık ettiğim en büyük mucize ise her şeye rağmen ayakta durup hiç pes etmemesiydi.
Üç günlük dünya,
gidenin, kalanın ve yananın tuttuğu.
Verilen her söz umuttu.
Ben unutulmaya yüz tuttum.
Göremedim ondan başkasını
Sorma, sorma bu aşk nasıl.
"Mesela annemin; bir muma üfleyemediğim için tutamadığım bir dileğin bende yaratabileceği hayal kırıklığının neden olabileceği psikolojik bir sorunu anlaması mümkün değildi."
"Bir kağıt parçasına kelimelerle sığdıramadığım çocukluğumu resimlerle anlatmak gibi komik çabalarım olsa da hiçbir zaman bir doğum günü pastası çizmedim. Ama annem elektrik faturasını ödeyemediği için yanan bir mumun alevine üflemişliğim çoktur. "
Bazen vazgeçersin. Herkesten ve her şeyden. Uzaklara gitmek istersin, başka yerlere kaçmak. Kimseyle konuşmak, kimseyi görmek istemezsin. Kurduğun hayallerden, verdiğin sözlerden vazgeçersin. Ne başarmaya gücün kalır, ne de oldurmaya. Bir iki defa kendini kandırır yeniden denersin, çok geçmeden anlarsın. Olmayacağını, olduramayacağını. "Keşke" dersin, "Keşke ben de herkes gibi olabilsem. Otursam bir köşeye insanları izlesem. Hiçbir şey düşünmeden, hiç düş kurmadan, olur mu diye ümit etmeden". Yorulursun. Bir şeyleri beklemekten, "Acaba değişir mi?" diye sorgulamaktan. Bir mucize olsun diye inanmaktan yorulursun. Kendini suçlamaya başlarsın, umut ettiğin için, emek verdiğin için. Gerçekleşmemesine rağmen hayallerinin peşinden koştuğun için. Bütün düşlerden, verdiğin bütün sözlerden. Biriktirdiğin bütün hayallerinden tek tek vazgeçersin.
"Baba olmayı beceremeyen adamlar ile politikacılar arasında hiçbir fark yoktur. Sözlerini tutmadıklarından pazarladıkları her zaman bir öncekinden çok daha büyük başka bir yalandır"