Fakir Baykurt
Köy Enstitüsü mezunu eğitimci Fakir Baykurt, evlerinin önünde açılan yeni kahvede çay içmek ister. Anası çayı söyler ama ağzı yanan Fakir Baykurt bardağı yere atar. İşte sonrası... 1929'da Burdur'da doğan asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt'un çayla tanışması ve anasıyla öğretmenlik konusundaki diyaloğu çarpıcı... 1948'de
Necmeddin Sahir Sılan Arşivi ile Doğu Raporları karşılaştırıldığında, Sılan’ın Tunceli (Dersim) vilayeti ve kazalarına ilişkin hazırladığı raporlar ve bu raporlarda sunduğu bilgi repertuvarı, kendisi gibi bir teknokrat/bürokrat olan Mimaroğlu’nunkilerle somut benzerlikler içerir. Bu anlamda Mustafa Reşat’ın topladığı ve siyasi elitlere sunduğu geniş bilgilerin “Şark Sorunu”na ilişkin önemli ipuçları sağladığını söyleyebiliriz. Zaten Dersim başta olmak üzere bahsi geçen bölgelerde 1927’de Umumi Müfettişlikler kurulur. Umumi Müfettişler de tıpkı Mustafa Reşat Bey gibi, İçişleri Bakanlığı’na bölgenin durumuna ilişkin raporlar sunarlar. Memleketin “geri kalmış” bölgelerindeki “ıslah” çalışmalarını denetleyen, Kürt sorunu ile yakından ilgilenen, memleket sathında örgütlü bir bürokratik ağın, merkezi devlet gücü ve otoritesinin tesisi için uğraşan umumi müfettişlerin, Mustafa Reşat Mimaroğlu’nun çalışmalarından, raporlarından istifade ettiğini ve ondan ilham aldıklarını gözlemlemek mümkündür. Yeni kurulan Cumhuriyet’in siyasi ve idari kadrolarının bölgeye yönelik kolonyal yaklaşımı, bu coğrafyayı onlar nezdinde adeta zapturapt altına alınması ve fethedilmesi gereken bir “mekân” haline dönüştürmüştür. 19. yüzyıla uzanan bir geçmişe sahip, bölgeye yönelik bu dahili/yerli/iç sömürgeci yaklaşımın bürokratik ve idari payandalarının, sütunlarının teşekkülünde bir teknokrat memur olarak Mustafa Reşat’ın Dahiliye Vekaleti’ne sunduğu raporları ve kendisinin bu coğrafyaya ilişkin yaklaşımı önemli rol oynar.
Reklam
Erkekler Kendisine Aşık Diye Annesi Tarafından 25 Yıl Boyunca Bir Odaya Hapsedilen Blanche Monnier’in Akılalmaz Hikayesi! 25 yıl boyunca ne güneş ışığı gördü ne de ailesi dışında tek bir kişiyle konuşabildi... Kendisi Fransız ve 1 Mart 1849 yılında Fransa’nın Poitiers şehrinde dünyaya geldi. O zamanlar çok iyi bir aileye sahip olduğu
"Sana bir öykü anlatacağım," dedi Zedka. "Çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yok etmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. Kuyunun suyunu kim içerse delirecektir. Ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepsi de delirir. Yalnızca kraliyet ailesi, kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden, sihirbaz da o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden , delirmezler. Tabii kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. Ancak polisler ve müfettişler de halkın içtiği sudan içmiş olduklarından, kralın emirlerini saçma bulur, uygulamazlar. Ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında onun çıldırdığına inanırlar, hep birlikte şatosunun önünde toplanıp tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. Umutsuzluk içindeki kral tahtından inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki: 'Gel, biz de o kuyunun suyundan içelim, o zaman biz de onlar gibi oluruz.' Ve öyle yaparlar: Kral ve Kraliçe de cinnet suyunu içip anında saçma sapan konuşmaya başlarlar. Bu durumda halk taşkınlığından dolayı pişman olur; öyle ya madem kral bu kadar bilgece konuşuyor, onu alaşağı etmenin bir anlamı yoktur. Ülkede barış ve huzur yeniden hüküm sürer, bu halk komşularından epeyce farklı bir hayat tarzı benimsemiştir, ama kral ölümüne dek ülkesini yönetebilmiştir." Veronika güldü.
— Ablacığım hızlı gidiyorsunuz... — Bırak, tutma elimi Hatice. İçmek, içmek, içmek ve sızmak istiyorum. Sızdıktan sonra da bir daha ayılmamak!
Sayfa 546 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Mutluluk bu galiba? İnsanın hiçbir şeyi düşünmeden ölesiye bağlanması, bağlanabilmesi. Bu duygu bambaşka bir şey.
Sayfa 546 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sonra din-i mübince, erkek, kadının küçük tanrısıydı. Bir tanrı, kuluna ne isterse yapabilirdi elbette!
Sayfa 538 - Everest YayınlarıKitabı okudu
— Gözlerimin içine dikkatle baksana! — Bakıyorum, baktıkça da içim kaynıyor!
Sayfa 470 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Görmüyordu. İçinde titreyen bir korku vardı günlerdir. Aslında günlerdir değil, yıllardır sallanıp duruyordu ama, bu son günlerde büsbütün artmıştı.
Sayfa 233 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ne olurlarsa olsunlar; erkek değiller miydi? Gene ne olurlarsa olsunlar güzel, aklı başında bir kadının karşısında kırılıp dökülmeye mecbur değiller miydi?
Sayfa 154 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Allah Allaaaah... uyku tutmuyordu be. Gözleri uykusuzluktan çöller gibi yanıyordu oysa.
Sayfa 116 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Sonra erkek, küçük Tanrı'sıydı kadının.
Sayfa 81 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Takdir buyurursunuz ki, bir çiçekle yaz gelmez.
Sayfa 75 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Güneş dururken yıldızlarla mı uğraşacaktı?
Sayfa 59 - Everest YayınlarıKitabı okudu
739 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.