Es-Selam Dostlar...
Cemil Meriç ile Ali Fuat Başgil’in tavsiye yazılarını okumam ile kitaplığıma kazandırdığım disiplinli çalışma,irade eğitimi ve ahlak üzere yazılmış bir eser…
Yazarımız Julet Payot karakter eğiminin önemi ile başlıyor ve özellikle vurguluyor sağlam nitelikli bir eğitim ile karakterin değişebileceğini.
Sonrasında başarı için
Bir okulda deprem tatbikatı yapılacakmış. Okul müdürü yıllardır tatbikat yaptığı için sıkılmış olsa gerek farklı bir şey denemeye karar vermiş. Toplamış öğretmenleri ve "Yıllardır aynı şeyi yapıyoruz. Bu sefer sirenleri çocuklar teneffüsteyken çalalım, bakalım ne olacak?" demiş. 🙂🕊️
Birkaç öğretmen bu fikre itiraz etmiş ama müdür kararlıymış. Gerçekten de yüzlerce çocuk teneffüste bahçede neşeyle oynarken sirenleri çalmışlar.
Çocuklar sireni duyar duymaz koşturarak okula girmişler. Ne olduğunu anlayamayan öğretmenler de çocukların peşinden koşup okula girmiş. Sınıflara çıktıklarında, öğrencileri yaşam üçgeni oluşturmak için sıraların yanına çömelmiş halde bulmuşlar.
Sirenler susunca da daha önce yaptıkları gibi hep birlikte yine bahçedeki toplanma alanına doğru koşturmuşlar.
Galiba çocuklara düşünmek haricinde her şeyi öğretmişiz. Müfredat yetiştirme derdine düşüp insan yetiştirmeyi unutmuşuz. Artık öğretmeyi bırakalım da, biraz düşünsünler.
Yarın okullar açılıyor. Sizce de artık ezberci eğitim anlayışını bir kenara bırakıp, çocuklara düşünerek öğrenmeyi öğretmenin zamanı gelmedi mi?
#alıntı
Okulsuz bir toplum nasıl olurdu?
Kulağa ilk başta oldukça imkansız ve kabul edilemez bir düşünce gibi geliyor. Sebebi eğtim ve okulun ayrılmaz bir ikili olduğu algısı ve birbirinden bağımsız var olamayacak gibi bir düşünce oluşmasıdır. Ancak eğitim hiçbir zaman okulla sınırla kalmadı, kalmamalıdır da.
Örgün eğitime, formal eğitime çok fazla
Herkese merhaba. Kurgu dışına nadiren çıkabilen ve bu tarz kitapları diğerlerinden daha yavaş ve daha zor okuyabilen biriyim. Ancak okuduğum son dört kitaptan üçü bu şekilde oldu ve ben bunlar arasında en etkileyici, en sarsıcı bulduğum -belki de ben bu tarz kitaplara alışık olmadığım için bana üst düzey geliyor- üslup olarak da en beğendiğim;
Bir başka olayda Kanafani, öğretmenin, çocuklara elma
ve muz resmi çizmeyi öğretmesinin istendiği resmi müfredat
programına uygun bir ders veriyordu. Bu meyveleri tahtada
çizerken birdenbire bu çocukların hayatlarında hiç elma veya
muz görmediklerini düşündü; bu tür yiyeceklerin yaşadıkları
hayatta gerçek bir karşılığı yoktu. Bunun üzerine çizdiklerini
silip onlardan mülteci kampının resmini çizmelerini istedi.
Sonraları “Tam o anı, hayatım boyunca başıma gelen her şeyden
daha net bir biçimde anımsıyorum” diyerek bu olayı hayatında
“kesin bir dönüm noktası” olarak tanımlayacaktı