Rivayet olunur ki, Şeyh Emrem Yunus Hazretleri, Tapduk Yunus'un halifesidir. Tapduk Yûnus Hazretleri'nin gözleri görmezdi ve ümmî idi. Tasavvuf ve bilgisinde devrinde benzeri yoktu. Emrem Yunus önceleri bilgin ve fazilet sahibi idi. Müftülük yapardı. Tevbesine sebep bu idi ki, Tapduk Yunus'un dervişlerinden birine bir fetvâ gerekti.
"Gör bu gerçek âşıkı serpâ soyarlar ağrımaz"
Derisinin yüzülmesine fetva veren zamanın müftüsü, Seyyid Nesîmî yüzülürken sağ elinin şahadet parmağını sallayarak, "bunun kanı da pistir, uzva damlasa, o uzvun kesilip atılması gerekir" diyormuş. İşte tam bu sırada Nesimi'nin bir damla kanı müftünün şahâdet parmağına sıçramış. Meydanda bulunan ehl-i can; "müftü efendi, fetvanıza göre parmağınızın kesilmesi lazım" demişler. Müftü efendi "nesne (birşey) gerekmez, biraz suyla temizlenir" demiş. Bunu duyan Nesîmî kanlar içinde: "Zahidin bir parmağın kessen döner Haktan kaçar Gör bu gerçek âşıkı ser-pâ soyarlar ağrımaz" beytini okumuştur. Bundan sonra bakmışlar ki Nesîmî yüzülen derisini eğilip yerden almış ve bir post gibi sırtına vurarak insanların içinden çekip gitmiş.
Reklam
Müftü Kamil Efendi
“İşte size Hazret-i Ömer gibi bir başbuğ olarak Mustafa Kemal Paşayı gösteriyorum!”
Ömrüm ,benim ömrüm hangi mezartaşına sığacak .Keşke bir mermerci olsaydım Müftü Köprüsü'nün orada,kendi yazıtımı denize,gökyüzüne bakarak kazısaydım. Bu dünyada o kadar çok şey yaşadım ki ,bana hiçbir şey yaşamamışım gibi geliyor .Her hücrem yüzlerce anıyı bir barajın kapaklarını açması gibi bırakacak.
Müslümanlar arasında öyle bir zümre var ki, çoğun­ luğu onlar oluşturuyor: özellikle son yüzyılda belirgin bir şekilde ortaya çıkan bu yeni tip insana "modernist" deniliyor. Bu tip, İslâm'a misyoner gibi kuşkulu bir göz­ le bakar. Zihniyeti, düşünce yapısı, kafasının işleme tar­ zı, aslında profandır, fakat bir tür kişilik zaafından Müslüman olduğunu da reddedememektedir. Böyle tu­ haf bir konumdadır. Yanlış anlaşılmasın, Müslüman ol­ duğunu reddetmesi ona kişilik kazandıracaktır demek istemiyoruz. Düşüncelerini sonuna kadar götürme ye­ teneğinin ve cesaretinin eksikliğinden bahsediyoruz: kafa yapısı profandır, ama ruhu muhafazakârdır. Temelde muhafazakâr olan ruhu, bu yıkanmış bey­ nin yapısına terstir. Bununla birlikte, İslâm aleyhinde, İslâm'a zıt olarak ileri sürülmüş fikirleri seve seve ka­ bul etmeye hazırdır. İslâm'a zıt fikirleri ileri sürerken, yukarıda değinil­ diği gibi, babasının veya dedesinin hacı, hoca veya müftü, imam olduğunu belirtmeyi ihmal etmez. Böyle- ce, ileri sürdüğü fikirlerin nesnel ölçülere göre şayanı kabul şeyler olduğunu vurgulamak ister. Yani, karşı­ nızda yabancı birisi yok, ben de Müslümanım ama ney­ lersiniz ki, ilim başka şeyler söylüyor, demek ister. Ger­ çekteyse, ileri sürdüğü fikirlerin hiçbirinin sahibi değil­dir; bunlar, beyin yıkama sürecinde kendisine kabul et­ tirilmiştir.
Arapçayı bilmeden hafız olmak
Bence bahis mevzusu olacak şey, ayrı ayrı okul de- ğildir. Millete dinini, imanını, bütün insanlık ihtiyaçları- nı vermek için bir yer vardır ki, ona okul derler. İsterse- niz medrese diyelim. Fakat ona başka, ötekine başka bir şey demeyelim. Başka bir şey olamaz. Bir tane olur ve o hakiki bir millet yetiştirecektir ve İslam yetiştirecektir. Bu
Reklam
İzmir valisi ve bölge komutanı Nureddin Paşa, Yunanlıların İzmir’e çıkartma yapacağını ve Batı Anadolu’nun düşman işgaline uğrayacağını önceden biliyor ve bu duruma karşı halkı bilinçlendirmeye ve teşkilatlandırmaya çalışıyordu. Nureddin Paşa’nın teşvikleri ve yardımları ile 1918 yılının Kasım ayından itibaren İzmir’de Müdafaa-i Milliye, Türk Ocağı, Cemiyet-i İlmiye, Müdafaa-i Hukuk-i Osmaniye Cemiyeti, İstihlas-ı Vatan Cemiyeti gibi teşkilatlar kurulmuştur. Yunanlıların İzmir işgalinden yaklaşık iki ay kadar önce İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti, 17 Mart 1919 Pazartesi günü Milli Sinema salonunda toplanmıştır. Bu kongreye Aydın ili, Karesi ve Menteşe sancakları içinde bulunan İzmir, Manisa, Balıkesir, Aydın, Muğla ve Denizli’nin belediye başkanları başta olmak üzere 3 belediye başkanı ve 37 müftü ile birçok belediye meclis üyesi ve çeşitli kuruluşların temsilcileri katılmışlardır. Üç gün süren İzmir kongresinde “memlekete yöneltilecek her türlü saldırıya silahla karşı konulacaktır” kararı alınmıştır. Görüldüğü gibi Milli Mücadele’yi başlatanlar yerel ümera ve ulemadır.
Garba Açılan Pencere
O günden sonra, nerede bir tören, bir toplantı olsa, Müftü Efendiyi nutuk söylemeye çağırdılar. Müftü Efendi de her gittiği yerde hep o nutku tekrarlayıp durdu. Yalnız nutkun içinden "tren" kelimesini çıkarıyor, geri kalanlarını olduğu gibi söylüyordu. Nutuk herkese o denli güzel geldi ki, hiç birimiz nutku tekrar tekrar dinlemekten
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Fetva alimlerinin aldanması
Bir grup ise, ilimlerin en önemlisini terkedip tamamen dáva ve mahkemelerle ilgili fetva bilgisine ve geçim maslahatları hususunda insanlar arasında geçerli olan dünya işleri ile alakalı uygulamaların ayrıntılarına yönelir. Kendilerine 'fakih (fıkıhçı) ve bu işe 'fıkıh ve mezheb ilmi' adını vermişlerdir. Belki de bununla beraber,
216 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
"Evveli Şam, ahiri Şam!" lanetini kırmayı düşlemek...
Füruzan'ın (Feruze Çerçi) 11 Şubat'ta aramızdan ayrılmasıyla gündem olması, Türk yazınından son zamanlarda ne kadar kopmuş olduğumu fark ettirdi. Vefatına kadar ki tüm yaşamında oluşturduğu eserler ve o karizmatik duruşuyla birlikte aldığı birçok ödülle de klasikleşen bu önemli yazara da aktüel okuma listemde yer vermeye karar verdim.
Balkan Yolcusu
Balkan YolcusuFüruzan · Yapı Kredi Yayınları · 2018104 okunma
Reklam
Gül Kokusu Dr. Münir Derman - Sabri Tandoğan 2014 yılında umre için bulunduğum Medine'de sevgili peygamberimizin razvası civarında dolanırken tuhaf hallere kapılmıştım nedense. Hani olur ya bazen, kontrol sizde değildir. İçinizden gelen ses yönetir sizi. İşte öyle bir halde; Bir süre önce sitesine yazarak sadece umre dönüşünde de saçlarımı
“Kuzuların derilerini yüzmektense koçların yünlerini kırkmak
Rivayete göre Şam valisi Esat paşa sıfırı tüketir ve hazine boşalır.Büyük sıkıntıya düşer. Danışmanları çare olarak Şam’daki dokumacılara fazladan vergi koymasını tavsiye eder. Bu tavsiye üzerine Esat paşa danışmanlarına Böyle bir vergi koyarsak ne kadar gelir elde ederiz? der "Elli veya atmış kese altın elde ederiz" derler. Bunun
Latife Hanım ile Mustafa Kemal’in sırrı: Kanlı yelpaze
Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri... Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir. Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder... Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
“Cumhuriyet hükümetimizin bir Diyanet İşleri makamı vardır. Bu makama bağlı müftü, hatip, imam gibi görevli birçok memurları bulunmaktadır. Bu vazifeli kişilerin ilim ve faziletlerinin derecesi bilinmektedir... Vazifeli olmayan birçok insanlar da görüyorum ki aynı kıyafeti giymekte devam etmektedirler. Bu gibiler içinde çok cahil, hatta okuması yazması olmayanlara rastladım. Özellikle bu gibi bilgisizler, bazı yerlerde halkın temsilcileri imiş gibi onların önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya ilişki kurmaya adeta engel olma sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu tutum ve yetkiyi kimden almışlardır? Millete hatırlatmak isterim ki bu kayıtsızlığa müsaade etmek asla doğru değildir. Herhalde yetki sahibi olmayan bu gibi kişilerin, görevli olan kimselerle aynı elbiseyi taşımalarındaki sakınca bakımından hükümetin dikkatini çekeceğim.”
477 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.