Muhafazakarlığın çeyrek asırdır devlet yönetme tecrübesi Müslümanlar üzerinde inanılmaz bir tesiri doğurdu. Bu vakte kadar genelde aşağılık psikolojisi üzerinden kamusal alanda varlık mücadelesi veren ve bu mücadelede de İslami referanslarla muhalefette bulunan Müslüman kitle gelinen noktada pragmatizmi hayli içselleştirdi. Bunun sonuçları bana
20 yıldır tarikat-cemaat-zırcahil atmosferiyle basınç altında tutulan. güya muhafazakarlık dayatılan toplumun, vardığı nokta işte buydu. "Dindar nesil" kisvesiyle normalleştirilen "günah işleme özgürlüğü" dalga dalga ahaliye sirayet etmişti. Utanma, sıkılma, ayıp gibi kavramlar tedavülden kalkmıştı. Ahlak, erdem, onur gibi kavramlar adeta sözlüklerden silinmişti. Yukardan aşağıya tepeden tırnağa silsile halinde, ar damarı çatlaması yaşanıyordu. Türk aile yapısı, tarihte hiç olmadığı kadar zarar görmüştü. "Sosyal enkaz" yaşanıyordu.
Sayfa 561Kitabı okudu
Reklam
“Milliyetçilik suç. Muhafazakarlık bir tarih hatası. Tanrı otuz yaşın üstünde. Genç olmak tek din. 'Ahlak' kirli ayaklardan farksız, işe burun kıvırma moda. 'Aşk' penisilin almayı gerektiren bir hastalık. Evde annenin yüreği kan ağlarkan bitli ve çıplak bir oğlana çiçek uzatmak 'Aşk'. Sevgi yabancılar için, aile için değil.”
Sonuçta her eğilim Atatürkçü olmak zorundaydı: Milliyetçilik, Atatürk milliyetçiliği; biraz şoven, biraz da kadim medeniyetlerin hepsinin veya çoğunun aslen Türk olduğunu sanacak kadar kaçak...Batıcılık, Atatürk Batıcılığı; liberalizm veya sosyal demokrasi özentiliği...Özal döneminde buna bir de muhafazakarlık eklenmişti; o da Atatürk Müslümanlığı...Her şey Atatürk'e dayanmak, her kanaat, meşruiyetini ondan almak mecburiyetindeydi. 12 Eylül öncesinde bu mecburiyeti tanımak istemeyenler çıkmış, 12 Eylül'de onların akıbeti feci olmuştu. Yine öyle olurlarsa yine öyle olacağı kuşkusuzdu.
Sayfa 56 - ihtilalKitabı okuyor
Birinci Meclis
Okul ve medrese çatışması vardı, yenilik ve muhafazakârlık çarpışması vardı, Cumhuriyetçilik ve Saltanatçılık çarpışması vardı, Türkçülük ve Osmanlılık çarpışması, ırkçılık ve ümmetçilik çarpışması vardı. Bu bakımdan Birinci Büyük Millet Meclisi 1908 Osmanlı Mebusan Meclisi'ne benzer. İki istisnasıyla: Osmanlı Mebusan Meclisi'nde Hıristiyan ve İslâm çarpışması vardı. Büyük Millet Meclisi'nde o yoktur. Osmanlı Mebusan Meclisi'nde bir milliyetler çarpışması vardı. Birinci Büyük Millet Meclisi'nde bu da yoktur. Bunun içindir ki 1908 Osmanlı Mebusan Meclisi her zaman, devleti parçalamak emeliyle sağlam tutmak gayesinin çarpışmasına sahne olmuştur. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi ise devleti kurtarmak ve istiklâli sağlamak noktasında oybirliği halindedir.
Ama toplum, muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip onlara tapıyor... İlk bölüm şimdinin adamıyken, ikinci bölüm, hep geleceğin adamıdır. Birinciler dünyayı korur ve onun nüfusunu çoğaltır, ikincilerse onu hareket ettirir ve asıl amacına doğru yürütürler.
Reklam
Allah’ın gönderdiği elçiler tarih boyunca aklı işletmeyi, din karşıtı görüşler ise gelenekçiliği yani muhafazakârlığı savunmuşlardır. Ne garip bir çelişkidir ki günümüzde muhafazakârlık ve gelenekçilik “dindar” olma manasında kullanılmaktadır.
Sayfa 22
Muhafazakârlık, insan faaliyetinin diğer herhangi bir sahasında olduğu kadar dinde de kötüdür... Muhafazakârlık, egonun yaratıcı özgürlüğünü imha eder ve yeni manevi gelişim yollarını kapatır.
"Yeterli" cok az demek değildir. "Yettiği" kadarına sahip olma fikri muhafazakarlık gibi görünebilir; fırsatı ve potansiyeli masada bırakıp gitmek olarak yorumlanabilir. Ben bunun dogru oldugunu düşünmüyorum. Bence "Yeterli" demek, tam tersinin -daha fazlası için doyumsuz bir açlığın- sizi pişmanlık noktasına iteceğinin farkına varmaktır. Ne kadar yemek yiyebileceginizi bilmenin tek yolu, mide fesadina uğrayıp hasta oluncaya kadar yemektir. Böyle bir şeyi pek az kişi dener; çünkü yemek ne kadar güzel olursa olsun, kusmak insanı bir o kadar kötü yapar.
352 syf.
10/10 puan verdi
Doga belgesellerine ilgi duyan, adi sani duyulmamis bitkileri arayip, et yiyen videolarini izlemeye bayilan ben inceleme odevi vesilesiyle cok guzel bir kitap okudum. #okudumbitti Acikcasi 1000K gibi hala bilgi kirliligine bulanmamis ve gercekten yorumlamayi bilen insanlarin incelemelerinin bulundugu bir ortamda kitap hakkinda yapilan yorumlari okuyunca acaba dedim ama gunun sonunda kazanan ben oldum bence Kitap meraklisi veya yeni yeni okuma yapanlar icin bence tam bir basucu kitabi. Hem siyasal kimligi hem ekolojik alandaki calismalari ile tahmin ettigimin otesinde bir kitap olmus. Yorumlarda cok fazla alinti oldugunu yazan vardi, bunu cok bogucu bulmuslar ama bence alintilarin hepsi Arne Naess gibi onemli insanlarin aciklamalariydi ve kesinlikle kitabi besler nitelikteydi. Hepsinin tek tek altini cizerek okudum. Icerik hakkinda da ufak bir not birakayim. Ekolojizm, cevrecilik, felsefik ve ideolojik yaklasimlari kullanarak farkli yaklasimlari anlatiyor yazar. Hatta benim derste de cok sasirdigim bir konu var ki o da feminizmin bu alanda da yer bulmasi... Hic aklima gelmezdi. Sosyalizm, muhafazakarlik, liberalizm gibi ideolojik yaklasimlari doga ile pekistirmesi cok keyifliydi. Meraklisina kesinlikle ama kesinlikle tavsiyemdir. Okudukca akan sahane bir kitapti 10/10
Ekolojizm
EkolojizmAndrew Dobson · Yeni İnsan Yayınları · 201611 okunma
Reklam
Ötekileştirilmemiş ve sınırlandırılmamış İslami yorumlara varız..
İslamın tarihi mirası, hem nazari (felsefe,kelam vs) hem de ameli (fıkıh, ahlak vs) birçok yeniliklere ruh verecek, malzeme sunacak, hatta yöntem sağlayacak zenginliktedir. Ne var ki katı muhafazakarlık, asırlardır bir “benim hak mezhebim”, “benim doğru imamım” yahut “şeyhim” yanılgısıyla minimum düzeydeki züğürt din hayatını, islam zannetmektedir.
Toplum
"Ama toplum, muhafazakarlık görevini yerine getirmek için çok kez bu insanları asıp kesiyor ya da her türlü hareket imkanından mahrum ediyor. Ama yine aynı toplum, bir nesil sonra bu astığı insanların anıtını dikip onlara tapıyor... İlk bölüm şimdinin adamıyken, ikinci bölüm, hep geleceğin adamıdır. Birinciler dünyayı korur ve onun nüfusunu çoğaltır, ikincilerse onu hareket ettirir ve asıl amacına doğru yürütürler." Dostoyevski - Suç ve Ceza
Ötekiliği inkâr etmek, tartışmayı reddetmek, demokratik yaşam tarafından daima ortaya atılan kendi kendini dönüştürme riskini almamak yani muhafazakârlık dürtüsüne boyun eğmek anlamına gelir.
Evli olmak ihtiyat, muhafazakarlık ve çekingenlikle ilişkilendirilebilir. Fakat evlenmek bambaşka, daha pervasız, dolayısıyla daha albenili bir romantik tekliftir.
Kemalizm, muhafazakârlık, İslâmcılık, milliyetçilik.. Ne kadar sığ bir cendereye hapsolmuşuz...😊
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.