İnsanların ve fikirlerin kalitesini muhalefetteyken değil iktidardayken görebilirsiniz. Mağdur ve muhalif iken, hak ,hürriyet,adalet diyenlerin müktedir olunca menfaat, devlet, iktidar diye bayrak salladıklarını görebilirsiniz.
Sayfa 43 - AvestaKitabı okuyor
Kendinden daha becerikli birini görünce kendini beceriksiz hisseden insan değerini arttırmak için çeşitli yollara sapar.. Bunlardan biri de her şeye muhalif olmaktır..
Reklam
Yalnızca muhalif tabakaların karşı hareketi ve bu hare­ketin mevcut olanı parçalama eğilimleri, âdeta dıştan gelerek muha­fazakâr bilincin kendi varoluşuna hükmedişini problemli kılıp onu kendisi hakkında düşünmeye ve -özyönelim olarak ya da savunma aracı olarak olsun- bir karşı ütopya yaratmaya zorlamaktadır.
Sayfa 219 - De Ki Basım Yayım, 2008.Kitabı okudu
Cihanda cennet-ül Me’vâ muvafık yâr ile hemdemdir, Muhalif şahsa yâr düşmek bu âlemde cehennemdir. [Bu dünyada cennet dediğin seni anlayan, seni bilen, aklıyla, derdiyle hisleriyle sana dost olan kişi ile geçirdiğin vakittir. Cehennem ise her şeyi ile sana muhalif olan, sana itimat etmeyen, sana dost olmayan kişi ile geçirdiğin vakittir.]
Tarihçinin yapıtlarının, istenen türde toplumsal bilinçlilik biçimleri yaratılma­sında kullanıldığı çok sık görülen bir olgudur. Üstelik bu, yalnızca "resmi tarihler" için değil, "muhalif tarihler" için de geçerlidir. Çün­kü "muhalif tarih" de, çıkarlarını ve düşüncelerini dile getirdiği gru­bun bilincini yükseltir ve zamanla başkalarının tarihsel algılaması­nın değişmesine hizmet eder.
Hitler’in Sosyal demokrasi eleştirisi
İki yıl içinde sosyal demokrasiyi iyice anladım. Sosyal demokrasi değerli insanlara saldırır, muhalif partinin zayıf adamlarını az çok ve gizli bir şekilde över. O iradeden mahrum bir dahiden çok, sert tabiatlı bir adamdan korkar. Zekâ ve iradeden tamamen mahrum olanları ise göklere çıkarır.
Reklam
Sadece ferdin yetiştirilmesi değil, aynı zamanda dünyaya nizam vermesi hasebiyle ele alınan İslami yenilenme fikrine her zaman muhalif olacak iki grup mevcuttur: eski düzenin korunmasını isteyen muhafazakârlar ve yabancıların düzenini isteyen modernistler. Birinci grup İslam'ı geçmişe çekerken, ikinci grup da ona başkalarına ait bir gelecek hazırlar.
Sayfa 23 - KetebeKitabı okuyor
Siyasi Gündem ve Görüşü kişiyi işinden edip dengesini bozabilir.
Sefaret Müsteşarı Nail'i 10 Temmuz'dan sonra işinden atmışlardı. Nail de birkaç yıl inkılâba sövdü. Fakat "muhalif olduğuna" kimsenin telaş etmediğini görünce meşrutiyete dalkavukluk etmeye başladı: Artık gazetelere Fransa, İngiltere ihtilallerini yazıyor, 10 Temmuz'u yapanları çok beğeniyordu. İttihat ve Terakki nazırlarından ölenlerin cenazelerini Spor adımlarıyla teşyi ediyordu. Serkldoryan'da Adnan'a herkesten evvel ayağa kalkıyordu. Fakat yine de bir türlü memuriyet alamıyordu.
Medeniyet, bilhâssa anneliği aşağılamıştır. Hiç tereddüt etmeden satıcı, manken, eğitici (diğer çocuklara), sekreter, temizlikçi gibi meslekleri annelik vazifesine tercih etmiştir. Medeniyet, anneliği kölelik ilan etmiş ve kadına bundan kurtuluş vadetmiştir. Medeniyet, kaç kadını aileden ve çocuktan ayırarak( ona göre özgürleştirerek) bir memur ya da işçi yaptığı ile ilgili bilgileri büyük bir gururla ilan etmektedir. Bunun tam tersine bütün kültür, ezelden beri anneyi yüceltmiştir. Anneyi bir sembol, bir sır, kutsal bir varlık addetmiştir. Kreşlerle birlikte huzur evleri de gelmektedir. İkisi de aynı düzenin bir parçasıdır ve aynı çözümün iki ayrı aşamasını temsil etmektedir. Kreşler ve huzurevleri suni doğumu ve suni ölümü çağrıştırmaktadır. İkisinin de özelliği konforunu ön planda olması, sevgi ve sıcaklığın bertaraf edilmesidir. İkisi de aileye muhalif konumda yer almakta ve insan hayatında kadının rolünün değişmesinin bir sonucu olarak karşınızda durmaktadır. İkisinin de ortak öncülü anne babalık ilişkisini adım adım bertaraf etmektir. Çocuklar kreşte anne babasızdır, huzurevlerinde anne babalar evlatsızdır. İkisi de medeniyetin 'harikulade(!)' ürünlerdir ve her ütopyanın idealidir.
TEVAFUK UĞRUNA İŞLENEN BİD'AT
Selef-i salihin, Kur'an konusunda devamlı takva üzere hareket etmiş, bu konudaki her yeni yaklaşımı çekince ile değerlendirmiş, ihtiyatla karşılamışlardır. Öyle ki, bu endişe, hayırlı ve ümmete faydalı işlerde dahi onlardan ayrılmamıştır. Vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd b. Sabit el-Ensari (ra) şöyle demiştir: "Ebu Bekir, Yemame
Sayfa 79 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
Churchill, Avam Kamarası'nda konuşurken, muhalif partiden bir kadın milletvekili olan Lady Astor, Churchill'e kızgın bir şekilde şöyle seslenir: "Eğer eşiniz olsaydım, kahvenizin içine zehir karıştırırdım!" Churchill oldukça sakin, kadına döner ve "Hanımefendi, eğer eşim siz olsaydınız" der, "O kahveyi seve seve içerdim".
Elma YayıneviKitabı okudu
Herzl, 1904'te öldüğü ana kadar, Yahudilerin Filistin'e göç etmelerini sağlayan resmi izni elde etmek için çabalayıp durmuş, fakat tüm bu çabalarında başarısız olmuştur. O, siyonizm hayalinin gerçekleşmesi için mutlaka II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Gerçekten de siyonist hareketin liderleri vakit kaybetmeden Osmanlı Devleti'ni işgal edip parçalamak isteyen devletlerle irtibata geçtiler. Ardından "Genç Türkler" ve ona bağlı olan "İttihat ve Terakki" gibi yönetime muhalif gruplarla işbirliği yapmaya başladılar. İttihat ve Terakki, Arap düşmanlığıyla bilinen ırkçı-Turancı bir cemiyettir. Bu nedenle Siyonistler, Masonlar, dönmeler ve dış güçler bir araya geldiler. Sultanı tahttan indirme planlarını görüşmek maksadıyla Selanik'te ardı ardına toplantılar düzenlediler. Çünkü Siyonizm'in hayallerini boşa çıkaran bu Sultan hala devletin başındaydı.
Dürüst insan, kendine özgü bir dine inandığı halde, kendisine aykırı olan görüşleri, hatta dinleri bile tanıtma ve araştırma aşamasında o görüşe muhalif değilmiş gibi ortaya koyan insandır
gök-türk ülkesinde iç huzursuzluklar kendini yavaş yavaş gösterirken, çin'de durum tam tersine gelişti. üç yüz yıldan beri araya gelemeyen çin, tek bir devlet etrafında birleşiyordu. suei hanedanı kuvvetli bir şekilde ortaya çıktı. bu hanedanın imparatorunun yaptığı ilk büyük işlerden birisi gök-türk ülkesinin içine çok yetenekli bir casus görevlendirmek oldu. ch'ang sun-sheng adlı casus mükemmel nişancı idi. türklerin nişancılığa verdiği önemi bilen çinliler onu özellikle seçmişlerdi. adı geçen casus bu özelliğinden dolayı gök-türkler tarafından çok sevilmiş, bilhassa kağan işbara onu bizzat ava götürüp nişancılığını test etmişti. ch'ang sun-cheng'in gösterdiği başarılardan dolayı ona hayran olan işbara, devlet adamlarının hepsinin onunla yakınlaşmalarını emretti. böylece gök-türk devlet yapısını çok yakından tetkik etme fırsatını buldu. ülkesine dönüşünde hazırladığı rapor ve planları suei imparatoruna sunarak, gök-türk ülkesini bölmek için gerekli bütün işlemleri başlattı. işbara kağan'a muhalif duygular besleyen diğer hanedan üyeleriyle temasa geçildi. ilk hedef batı kanadını idare eden tardu idi. derhal ona elçi gönderilerek kurt başlı sancak sunulup kendisinin bağımsız bir kağan olarak tanındığı bildirildi. çinlilerden bu teklifi alan tardu, ülkenin doğusundan ayrıldığını ilan etti. bununla yetinmeyen çinli casuslar işbara'nın kardeşleri ve amaçlarına ulaşıp, onları da kağan'a karşı isyana teşvik ettiler. devletin doğusunda yaşayan bazı moğol kabileleri (kıtan vb) ile temas kurup, işbara'dan ayrılıp kendilerine bağlanmaları konusunda ikna ettiler
Cihanda Cennet-ül Me'vâ Muvâfık Yâr ile Hemdemdir, Muhâlif Şahsa Yâr Düşmek Bu Âlemde Cehennemdir.