Dünya denen masada iki tabak vardı. Masanın bir ucunda oturan tek bir kişinin yediği tabak ile diğer ucundaki doksan dokuz kişinin yediği tabağın boyutu ve içindekiler aynıydı. İşte sayılar burada anlamını yitriyordu. Tüm dünyayı deli gibi sömüren %1'lik kesim dururken sadece sayıları fazla diye %99'luk kısımda azaltmaya gitmek tam anlamıyla aptalca bir yaklaşımdı. Zaten bu insanların tükettiği kaynaklar oldukça sınırlıydı. O nedenle asıl yapılması gereken doyumsuz bir şekilde dünyanın ruhunu emen o %1'lik kesimi ortadan kaldırmak olacaktı.
Kimi başını cama dayamış, kimi yanının boş olmasını fırsat bilerek ayaklarını yan koltuğa uzatmış, kimisi de üşüyen ayaklarını ısıtmak için ayakkabısından çıkartmış. İnsan, yolculuğunun iki dakika sonra biteceğini bildiği halde bulunduğu araç içinde dahi hiç inmeyecekmiş gibi davranıyor. Otobüsten ineceği süreyi aşağı yukarı bildiği halde bu kadar rahat davranan insanın, ne kadar süre yaşayacağını bilemediği hayat içinde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamasına şaşmamak gerek...