Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muhammet Erdevir

Muhammet Erdevir
@muhammeterdevir
Sıkı Okur
Şu anda bir kamu kuruluşunun sanat yönetmenliğini yapıyor. Okuyor ve yazıyor. Kitapları: Lav Denizindeki Ada, Prelüt, Karanlığı Tanıyorum, Suların Aynası, Çoğul Soru
Edebiyat öğretmeni
Yüksek lisans
Gaziantep
9 okur puanı
Aralık 2019 tarihinde katıldı
EVRENİ ANLADIĞIMIZ İLLÜZYONU
Bilimsel düşünme vasıtasıyla doğa üzerinde egemenlik kurabildik -yeterince açık olan bu noktayı ayrıntı ile ele almaya gerek yok- oysa mit, insana çevreye tahakküm edebileceği maddi gücü vermekte açıkça başarısızdır. Yine de mit insana, çok önemli bir şeyi, evreni anladığı ilüzyonunu verir. Bu elbette sadece bir illüzyondur.
Reklam
"şehir bir masaldır ısrarla içinde iyinin ve kötünün karşılaştığı bir muamma"
Carmen Bueno'nun eşsiz çizimleriyle, koleksiyonluk bir baskı...
-Çiftçi ellerinden bahsedildiğini duydunuz mu hiç? -Duydum desem yalan olur hanımefendi. -Ziyanı yok, zaten benim de elimden nasıl bir his olduğunu anlatmak gelir ancak. Mesela istemediğiniz tomurcukları ayıklarken... Sanki insanın bütün gücü bir anda parmak uçlarında toplanır. Parmakları çalışır, kendisi sadece izler. Parmaklar kendileri görür işlerini. İnsana sadece hissini yaşamak düşer. Kötülerini teker teker ayıklarlar tomurcukların. Asla hata yapmazlar. Sanki bir olurlar bitkiyle. Anlıyor musunuz? Parmaklarla bitki. Bunu hissedersiniz. İçinde bunu hissediyorsa hata yapamaz insan. Anlatabildim mi ne demek istediğimi? Anlayabiliyor musunuz?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sözlü Kültürün Psikodinamiği
Kelimeleri işaret olarak görmemiz, tüm duyguları hatta tüm insan yaşantısını görsel benzerlerine indirgeme eğilimimizden kaynaklanır; sözlü gelenekte belki gizli olan bu eğilim, yazı ve matbaayla pekişmiş ve elektronik kültürde doruğa ulaşmıştır. Ses, zaman içinde ilerleyen bir olaydır ve zaman durmadan, parçalanmadan akıp gitmektedir. Takvim veya saat yüzeyinde zamanı birimlere bölüp yan yana dizince zamana mekân sağladığımızı ve hakim olduğumuzu sanırız. Gerçek zaman bölünmez, aralıksızdır; dün, yelkovan gece yarısını geçtiği için "bugün" olmadı.
Dikizcilerin Gördükleri
Kıskanç kişi gözetlemek ve göstergeleri yorumlamak uğruna her zaman kendini harap edebilir fakat böyle davranarak kıskançlığın özünü oluşturan şeyi pekiştirmek dışında bir şey yapmış olmaz: gördüğümüz yahut işittiğimiz şeylere dair çıkarsayacağımız sonuçlar üzerine düşen kuşkuyu. Göstergeler, açığa çıkarmaları gereken şeylerle aralarındaki açılmaz mesafeden başka hiçbir şeyi göstermez.
Reklam
Yürümek özgür hissettirir. "Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü"nün tam tersidir. Yürüdüğümde her şeyi daha yavaş hareket ediyor, dünya daha hafif ve sakin geliyor; bir süreliğine ev işlerinden, toplantılardan, yayınevine giren dosyalardan uzaklaşıyorum. Birkaç dakikalığına ya da birkaç saatliğine aile fertlerimin, meslektaşlarımın, arkadaşlarımın görüşleri, beklentileri ve ruh halleri önemini yitiriyor. Yürürken bir yandan kendi hayatımın merkezi haline geliyorum, bir yandan da kendimi tamamen unutuyorum.
İnsan neye elini atsa kendi hayatından bir yansımayla karşılaşıyor. Çünkü insan bir aynadan başka bir şey değil. Kendisi kadar yansıtabiliyor dünyayı.
Nesnenin Zamanı
Kıyıya bağlanmış teknelerin küpeştilerine, iskelenin dubalarına, üzerinde deniz feneri yükselen kayalıkların girintilerine çarpan küçük dalgaların sesi başka bir zamanı hatırlatıyordu. Hatırlatmak değil aslında yaşatıyordu, yaşıyordu... Nesnenin zamanı ile insanın zamanı farklı hızda akıyor. Zaman... Aklımın içinde zaman. Başka bir yerde aramak ne boşuna bir çaba. Başıboş bir hareket denizi... Başka hiçbir şey yok.
Sayfa 251Kitabı okudu
Bizi gönderdikleri o yoksul köylerde işimizin ne kadar zor olduğunu biliyorum ama hizmetimizi sadece, küçük bir bedel karşılığında ruhumuzu satın alan birkaç kişiye sunmamak gerektiğini sana söyleme hakkını bana veren de yine bu karşı karşıya olduğumuz zorluklar. Zira senin ruhun onların elinde olduğu sürece senden daha iyi olanlardan daha iyi olmak için ne yapabilirsin ki?
"Karganın başına gelen ne Zorba? "Senin anlayacağın, kargo eskiden namuslu, doğru ve bayağı karga gibi yürürmüş ama günün birinde keklik gibi kırıtarak yürümek esmiş aklına ve zavallı o zamandan beri kendi yürüyüşünü de unutup sapıtmış; şimdi de görmüyor musun, sıçraya sıçraya gidiyor..."
Reklam
Muhafazakâr zihniyeti ne kadar iyi anlarım. Onun bir yüzü çok yırtıcı bir didişme ise, öbür yüzü ipin ucunu bir an bıraksanız sizin nerelere götüreceği belli olmayan şüphedir. Bu şüpheyi dünyanızı değiştirmekteki cesaretsizlik, o güvensizlik besler. Meğer ki ufuksuzluk olmasın.
- Niçin bugünü yaşamıyorsun Mümtaz? Neden ya mazidesin ya istikbaldesin. Bu saat de var. (...) - Bu anı yaşamıyor değilim. Yalnız bana o kadar beklenmedik bir zamanda, kadın ve hayat tecrübem o kadar azken geldin ki şimdi ne yapacağımı bilmiyorum. Düşünce, sanat, yaşama aşkı hepsi sende toplandı. Hepsi senin hüviyetinle birleşti. Senin dışında düşünememek hastalığına müptelayım.
Sayfa 163Kitabı okudu
Herman Broch'un tekrar tekrar söylediği şeyi bu anlamda anlıyor ve paylaşıyorum: Bir romanın tek var olma nedeni, ancak bir romanın keşfedebileceği şeyi keşfetmektir. Hayatın o zamana kadar bilinmeyen küçük bir kesitini keşfetmeyen roman, ahlaka aykırıdır. Bilgi romanın tek ahlakıdır. Ben buna şunu da ekliyorum: Roman, Avrupa'nın eseridir; keşiflerini farklı dillerde yapmış olsa da bütün bir Avrupa'ya aittir. Avrupa roman sanatını oluşturan, keşiflerin birbirini izlemesidir.
Doğal ve aynı zamanda bilimsel okuma yöntemi çocuğun yöntemidir. Bununla beraber, büyüdükçe kaybetmeye meyilli olduğumuz şeyi, üstün sabır yeteneğini gerektirir ve sabır olmadan hiçbir şey, okumak bile, iyi bir şekilde yapılamaz.
Büyük bir anlatı değiştirilemez ve çürütülemez bir gerçeğin özgüveni ile konuşur hep fakat gelin görün ki anlatının kendisi sürekli değişim hâlindedir.