Mesele sevmek değil Kime sorsan seviyor zaten. Mühim olan güzel sevebilmek. Kırmadan, dökmeden, yormadan, incitmeden...
Her Şeyde Şifâ Şartı; DOZAJ ÖNEMLİ
Bir yemekte oturuyoruz. Söz, mide rahatsızlıklarından açıldı. Kuruyemiş imalâtı ve ihracatı yapan bir dostumuz (Abdülkadir ÇIKMAZ), kendi sahasından bir çözüm teklif etti: “–Yemekten sonra yedi tane kavrulmamış çiğ badem içi yersen, midende hiç hazımsızlık görmezsin.” Tevâfuk bu ya… Aynı sofrada mide sahasında ihtisas yapmış bir doktor, Profesör
Reklam
352 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
"Ayların en hayırlısı Ramazan ayıdır" Ramazan ayı : Bereket, Mağfiret, Tasavvuf ayıdır.. "Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, oruç sizin üzerinize de farz kılındı." "Sahura kalkın, sahurda bereket vardır, mübareklik vardır" "Ramazan ayı öyle bir aydır ki içinde bin aydan daha hayırlı
İrade Terbiyesi İçin Bir Aylık Kurs Ramazan
İrade Terbiyesi İçin Bir Aylık Kurs RamazanMahmud Esad Coşan · Server Yayınları · 202158 okunma
Mesele şu ki elden gelen hiçbir şey yoktur. Tanrı’ya inanıyor, Tanrı’yı seviyorsa da mühim değil.
Sayfa 399 - Bilgi YayınlarıKitabı okudu
EMANET VE EHLİYET İLMİHALİNDEN İLİM NEDİR?
👉9 Ehl-i Sünnet ve'l Cemaat'e göre ilim, "Malûm olanın, olduğu hal üzere bilinmesidir."(12) Bu yaratılmışların ilmidir. Allahû Teâla (cc)'nın ilmi ise; bir şeyin (eşyanın) aslının ne olduğunu ve ne olacağını kuşatması ve haberdar olmasıdır. 👉10 Kur'an-ı Kerim'de: "Bilmediğin şeyin ardına düşme. (Peşinden
Reklam
Mesele sevmek değil azizim. Kime sorsan seviyor zaten. Mühim olan güzel sevebilmek. Kırmadan... Dökmeden... Yormadan... Acıtmadan...
Korkuluk misali
Etrafta kimseler yoktu şakir aga yine işin başındaydı ki mesele çok mühim idi köyde tek tuvalet varıdı veee iftardan sonra koşması gerektiğini biliyordu anzınsın gelen tuvaleti depar atmaya zorladı onu ve bir anda yere düştü bok çuvalı gibi ve düşündü neden bu haldeyim die ama sanki bir rahatlamıştı çünkü o anda kendi haline bırakası gelmiş mabadını özgürdü artık lakin bi okadarda kokulu.
MÜHİM BİR GÖRÜŞME!!
Ankara'nın Amerika Mümessili Mister Bornes'in beni ziyaret etmek istediğini bildirdiler. İstanbul Mebuslarının içtimai devam ettiğinden Meclis'e gidiyordum. Bu zatın da burada görüşmeyi muvafık buldum. Görüştük. Mütarekeyi müteakip Kars'ta bulunmuş. Erkan-i Harp yüzbaşısı imiş. İstiklal Harbi'nden, kongrelerimizden ve milli hükümetimizden ve doğu harekâtından sitayişle bahsettikten sonra, Sivas Kongresinde Mustafa kâmal'in Amerika ayanına müracaatla bir heyeti gönderilmesini ve Amerikan Mandası istediklerini söyledi. Bu işin yanlış anlaşılmış olacağını, çünkü kuvvetimizle istiklalimizi kurtarmış olduğumuzu anlattım. "Hayır, yanlış bir anlama yok. Harbord'un raporunda apaçık beyan olunmuştur. Erzurum'a geldikleri zaman, sizin bunu şiddetle reddetmeniz ve halkın da sizin ile birlikte oluşu işi durdurmuştur," dedi. "Bu Raporun suretini bana getirtir misiniz? Mesele kalmamakla beraber tarihi bir vesika olduğundan görmek isterim." "Getirtirim," vaadini verdi.
Sayfa 228 - TruvaKitabı okudu
Göçebe Oğuzlar ve Selçuklu
Selçuk devletini, kuruluşundan beri, uğraştıran en mühim meselelerden biri göçebe oğuzların göçü idi. Selçuk Devleti sınırları içinde ve Müslüman ülkelerinde kendi boy beyleri idaresinde müstakil hareket eden bu göçebe Türkmenler çok defa Selçuk Sultanını tanımıyor veya zayıf bir feodal bağ ile ona tabi olsa bile yurt bulmak ve sürüleri ile birlikte beslenmek maksadı ile İslam beldelerini istila ediyorlar , yerli halk ile mücadeleye girişiyor ve neticede yağma ve kıtale sebep oluyorlardı. Tuğrul bey ve onun ilk halefleri, ülkelerini ve tebasını bunların çapullarından korumak, fakat aynı zamanda devletinin temelini ve askeri kuvvetini teşkil eden bu ırkdaşlarına yurt bulmak ve onlara geçim imkanları hazırlamak gibi birbiriyle çatışan iki azim mesele karşısında idiler.
Reklam
Kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan...
Mesele sevmek değil azizim. Kime sorsan herkes seviyor zaten Mühim olan güzel sevebilmek Kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan...
Kanunlar küçük bir azınlığın rahatını sağlamak amacıyla düzenleniyor. Çünkü herkesin birden refahına ihtimal görülemiyor. İnsanların büyük çoğunluğunu neredeyse hayvanlara yakın ağır, uzun mesai içinde çalıştırıp bunaltmak suretiyle küçük ve seçkin bir azınlığa rahat, refah ve türlü türlü savurganlıklar sağlanıyor. Kanunların, insanlığın bu refahtan nasibini almamış cefakar kısmının sıkıntılarını azaltmaya uğraşır gibi görünmesi ustalıklı bir hiledir. Fenalığın en mühim kısmı daima değiştirilmeden bırakılarak kanun düzenlenmeye çalışıldığı, yani hakim sınıflar samimi olmadıkları için mesele düzelemiyor. Şimdi gözleri açılan mahkumlar, hakimlerle yerlerini değişmeye uğraşıyorlar. Bakalım iş ne dehşet alacak?
Sayfa 102Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.