Gitgide alışıyorum sana.... Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; Sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, Alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan... Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile
Everest Yayınları
Reklam
Daha genç olduğum ve daha kolay etkilendiğim yaşlarda, babamın bana verdiği bir öğüt, o gün bugündür hiç aklımdan çıkmaz. “Birini eleştirmeye kalktığında” demişti, “herkesin seninle aynı imkânlarla dünyaya gelmemiş olduğunu aklına getir.”
Tutunamayanlar... sen muhteşem bir kitapsın
baba ben artık bu evde yaşamak istemiyorum yıllardır ruhumuzu öldürdün bu evde hayatında bir roman okumadın bir sinemaya gidip heyecanlanmadın beni ve annemi bu çirkin eşyanın içine hapsettin yemekten ve uyumaktan başka bir şey düşünmedin bende bütün duygular senin bu inatçı duygusuzluğuna karşı gelişti kuru mantığınla içimizi kuruttun sana benzeyen taraflarımdan ellerimden ayaklarımdan utanıyorum ihtiyarlayınca sana benzemekten korkuyorum kötülük edemeyecek kadar kısır kafanda yalnız bizim için yaptıklarının defterini tuttun bana aldığın ilk elbiseden verdiğin son harçlığa kadar hastalığımda uykusuz kaldığın gecelerin hesabına kadar kaydettin bu ağır havalı evin içini güzel bir müzik sesiyle bir kitapla süslememe izin vermedin nasılsa eve giren bütün güzelliklerin birer birer yok oluşunu kayıtsız bir sabırla seyrettin kanaryam öldüğü zaman bir yenisini almadın çiçekler solunca boş saksıları balkona taşıdın hiç duydun mu hediye diye bir sözün olduğunu insanların birbirine aldıkları ve genellikle çocukları sevindiren hediye bir gün elinde bir balonla eve döndün mü yaptığım resimler için ağzından çaktığın çivilere dikkat et duvarları berbat ediyorsun sözünden başka bir söz çıktı mı bu evde senden başka varlıkların yaşadığını hiç düşündün mü ben bir kitap okurken ne okuyorsun diye bir soru sordun mu beni elimden tutup bir gün parka götürdün mü sadece o soğuk mantığınla tenkit ettin elektriği açık bırakmışsınız pencereyi kapatmamışsınız radyoyu kapatın başım ağrıyor roman okuyup gözlerinizi yormayın boşuna elektrik yanıyor okuduklarınızın hepsi yalan senin bana isyan etmene bu kitaplar sebep oluyor
Sayfa 498 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
‘Çanakkale Geçilmez’ sözü kime ait?
“Çanakkale Boğazından geçme fikri İngiltere’nin bahriye nazırı Winston Churchill’e aittir. Nitekim Churchill’in elinde muhteşem bir donanma vardı ve çok rahat bir şekilde geçebileceğini düşünüyordu. Mesela bir Queen Elizabeth zırhlısı vardı, âdeta bir yüzen şehirdi, muazzam bir endüstri eseriydi, ancak bizim açımızdan bakıldığında korkunçtu. Onların donanmasıyla bizim yok hükmündeki deniz gücümüz kıyaslanamazdı bile. İngilizler donanmalarına çok güveniyor ve bu nedenle diyorlardı ki, biz çok rahat bir şekilde Boğaz’ı geçip İstanbul’u alırız. Biz zaferin 18 Mart’ta kazanıldığını düşünüyoruz. Çünkü o gün Nusrat’ın döşediği mayınlara çarparak batanlar olmuştu. Türk ordusunun kara tarafı kuvvetliydi, topçularımız iyiydi. Topçulara ‘mühendis’ (yani ‘le genie militaire) denirdi ve mühendis sınıfı Batılıların, İngiltere ve Fransa blokunun bilmediği kadar ve sandığından daha iyiydi. Türk ordusunu onlar yeterince tanımıyor, açıkçası çok da küçümsüyorlardı. Nusrat Mayın Gemisi mayınları döşüyor, onlar da temizliyorlardı. Bir gece Nusrat tekrardan bir mayın döşeme faaliyeti yapar. Başarı, doğrudan doğruya hatlardan yapılan boğaz savunmasıyla kazanılmıştır. O koca birleşik donanmadan bazı gemiler battı. Hatta ön saflarda olan Fransızlar çok ağır darbeler aldılar. Mesela meşhur Goliath zırhlısı battı, haliyle çekildiler. Fransızlar çekilince ve Queen Elizabeth zırhlısı bile hasar gördüğü belli olunca, ‘ÇANAKKALE GEÇİLMEZ’ diye kesin raporu verdiler…”
“İçimdeki Fırtına” şarkısının doğuşu
“Melih Kibar’ın, bana hayata çok erken veda eden büyük sevdası Çiğdem Talu’yu anlattığı o gün geldi aklıma. Melih İngiltere’ye okumaya gönderildiği dönem Çiğdem Talu’ya derin bir aşk duyuyor. Melih deniz kıyısında bir binada kalıyor ilk gece. Büyük bir fırtına çıkıyor. Melih uyuyamıyor. Kalkıp piyanoya geçiyor ve bir beste yapıyor. Ertesi sabah Çiğdem Talu’dan bir mektup geliyor. Diyor ki mektupta: ‘Dün gece hiç uyumadım ve bir şiir yazdım. Sana gönderiyorum. Bunu ancak sen bestelersin.’ Melih mektubu açtığında gözlerine inanamıyor. Binlerce kilometre öteden birbirlerine seslenmişler meğer. İşte o şarkı: ‘Gün ağarırken, tek başıma oturmuşsam, Henüz daha gözlerimi bir an bile yummamışsam…’. (‘İçimdeki Fırtına’ adlı şarkının sözleri). Melih Kibar onlarca muhteşem şarkı, unutulmaz ortak eser ortaya çıkardıkları söz yazarı Çiğdem Talu’yu adeta bir tanrıça gibi gördüğünü söyleyip, şöyle devam ediyor: ‘Aramızdakinin ne olduğunu yıllar sonra anladım.”
Reklam
Siz hangilerini seçerdiniz?
"Şu malum klişeyi bilirsin," dedi. "Issız bir adaya düşüyorsun. Yanına yalnızca beş kitap alabilirsin. Hangilerini seçerdin?" Bir gün buna ciddi ciddi mecbur kalacağım hiç aklıma gelmezdi."
Sayfa 217 - Everest Yayınları
Benlik bir deyiş :)
“Çinliler, bir gün çaysız kalacağına üç gün aç kal, derler.”
Everest Yayınları
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.