Dünyaya gözlerini “harami” damgasıyla açan Meryem.
İstenmeyen kadın olan Nana. O bir anne. Öfkesini, hırsını kimseden çıkaramayan kendi canına kast eden bir anne.
Baba Celil, toplum baskısı, temize çıkma telaşıyla, vicdan muhakemesinden daima kaçan bir baba. Evladını çocuk yaşta sesini çıkarmadan ondan onlarca yaş büyük olan bir adama veren bir baba...
Raşit, kadına sadece erkek evlat doğurursa “kadın” ünvanını veren cehalet emsali.
Çocuğu olmayan bir anneye yıllarca yaptığı zulm.
Kadın , kadındır.
Doğmak, doğurmak, büyütmek, erkeği mutlu etmek...
Yok yok bunun çok ötesinde...
Leyla...
Leyla ikinci kadın. Hor görülmemek, savaşın ortasında sadece bir sahibi (kocası) olsun, kendini, canını evladını korusun diye 60 yaşlarında bir adama kadın olmayı kabul etmesinin hikayesi. Bir kadının hayatını feda etmesi için bir can taşıması yetiyordu sanırım.
Savaşın içinde savaş veren kadınlar. İki kadın.
Sonrası elele cancana bir hayat mücadelesi. Görünümde iki kuma, lakin anne, kız bağı. Meryem kocası tarafından cehaleti yüzüne vurulan kadın iken Leyla ya ve onun çocuğuna sahip çıktığında anne, aydın bir kişi.. inancının büyüklüğü ile sevecen bir anne olduğunu çok sonradan açığa çıkardı. İçinde varolan daima bastırılan o güzel duygular Leyla yı ve kızı Azize’yi sahiplenmek ile açığa çıkmıştı.
Sonrası mı Leylanın çocukluk aşkı Tarık’a kavuşması...
Meryem’in ahvali ...
Okuyun da kadının çilesine ortak olun. Okuyun da yitip giden hayatlardan biri olmayın.
Khaled Hosseini, elimden bırakamadığım, film şeridi gibi bir roman kaleme almış. Diline, emeğine, yüreğine sağlık. Kalemine kuvvet..