ŞAFAĞA GÖZ KIRPAN ÖYKÜLER 24
İlk annemi keşfettim kadın olarak. Doğunun bütün feodalliğini omuzlarında taşıyordu. Bir gün bile yorulmadı. Bir gün bile ah! İşitmedim sesinde. Hiç şiir okumadı ama hayatı şiir dizeleri kadar gerçekti. Babam bir tek gün ona çay doldursaydı ömrü uzayacaktı belki de. Gittiği gün feodalliği alamadı yanına. Başka kadınların omuzlarına aktı usulca.
Mahalle kızlarını, ablalarımı, kız kardeşlerimi tanıdım sonra. Omuzları annemin omuzlarına benziyordu. Acıyı ve kadın olma yükünü taşısınlar diye genişti omuzları.
Ders boykotlarında çekingen kız arkadaşlarımı tanıdım sonra. Ağızlarında çıkan ürkek sözlerin doğallığı, hayatlarının özetiydi adeta. Onların da geniş omuzları vardı. Yaz tatillerinde bir tek kişi çay doldurmadı onlara. Okumak, yazgıyı hahifletmiyordu yazık ki.
Uğruna uykusuz kaldığım kadınlar da tanıdım. Uğruna şiir, öykü yazdığım, uğruna hayal kurduğum... Papatyaları seven, fesleğen kokan, şiirin mısaralarından doğan kadınlar..
Kimi zaman kutsal, kimi zaman dost, kimi zaman bir yoldaş, kimi zaman şehvetle sevdim.
Esmer bir yüze vurulduğumda, hayat nedir? sorusunu yırtıp çöpe attım. Hayat kadındı çünkü. Bizler ise hayata tutunmaya çalışanlar..
Anladım ki, kadınlar bir ülkenin coğrafyası gibiydi. Keşfettikçe tanıdığın, tanıdıkça hoşlandığın , hoşlandıkça sevdiğin...
Her kadının yüzünde bir tanrıça kutsallığı vardı. Bazı kadınların kendisi tanrıçaydı. Ve onların da omuzları genişti, annemin omuzlarına benzeyen....
22.07.2020 muhtesim (SOKAKŞAİRİ)