Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur bacılarım, dedi Müjgan abla, elindeki kağıtlara göz attıktan sonra.
Sayfa 184Kitabı okudu
MÜJGAN DURAĞI Düştüm yine, Kara buhranların karanlık yolculuğuna; Mor salkımlı düşler çoktan bitti... Kaldırıldı tozlu raflara.... Selam olsun; Aydınlara!...
Reklam
Bedri Emminin rakıcıbaşısı bendim. Gece dokuzlarda bile pijamayla seslenirdi... - Muzooo lan, Muzooo lan! Fırlardım yataktan... - Muzo lan, bi ufak al da gel! Biliyordum ki paranın üstü benimdir. Bunu, anam da, babam da bildikleri için seslenmezlerdi. Daha sonraları bu rakı fasıllarından sonra, Müjgan Ablanın çığlıklarını duymaya başladım. Bağırırdı Müjgan Abla, - Vurma, vurma, diye. Titrerdim yatağımda... - Ah, derdim, bir büyük olsam, bir güçlü olsam, koşsam gitsem kapıya, vursam kırsam, bir yumruk çeksem adamın suratına, kaçırıp götürsem Müjgan Ablayı Bursa'sına... Sonra, anama, - Ana be, öldürüyor Müjgan Ablayı, derdim. Anam, - Hüs ulan, avradı değil mi döver, derdi. Hem döver, hem sever. Bir tür sevgiyi çözmeye çalışıyordum o zamanlar minicik beynimde. Ama bir türlü çözüm yolu bulamazdım.
dinlerdim telaşlı kanunlardan sarışın türkçeyi nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi ürkek bir çilenti usulca yoklardı bahçeyi nerde tavus kuşları nerde müjgan'ın gençliği nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi okşamak kumrallığını içimden uysal lambaların beyhude ıslıklarını yakınlaşan sonbaharın akşam tenhalığında birlikte duygulanmaların saklı mutluluğuyla dalgından çok daha fazla dalgın nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi bir parça son yalnızlığa öncekiler hazırlıktır insan bırakmaz sevdiğini sevmek insanı bırakır kalırsa gözlerinin elinde yaldızı belki kalır ney üşür kanun pırıldar udlar oldukça karanlıktır nasıl da sevdim ne iştir bilmeden sevmeyi attila ilhan
Ah Müjgan Ah "Semtimizin bir tanesiydi Müjgan. Saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür, Elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti. Ve de her ne hikmetse, o da bana gönüllüydü. Öyle bir sevdim ki Müjgan'ı, Dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim. Evleniriz gibi geldi bana. Evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar, fakir soframız kurulur gibi geldi. Sahil bahçesinde gazoz içerekten, gizli gizli mal-ü hülya kurardık. Sonrada çarşılara giderdik. Eşya beğenirdik, elden düşme. Aynalı konsolumuz, topuzlu karyolamız bile olacaktı. Müjgan'ın her an, her bir daim yanında olacaktım. Ama olmadı. Gitti.. Nereye mi ? Paraya gitti abicim, paraya." Sadri Alışık
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı Gittiler akşam olmadan ortalık karardı Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara Geceler uzar hazırlık sonbahara O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız Atilla İlhan (tutuklunun günlüğü)
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.