Evet, içine bakmak, sakinleşmek, içerideki kargaşayı yoluna sokmak için bir müddet yalnız kalmak gerekebilir. Ama bu hep kaçınılmaz yakınlarımız olan insanlara, daha sağlıklı bir şekilde dönmek için olmalıdır. Onlar yaratıcının geniş bir sepetten bizim için seçtikleridir. Seçeni sevdiğimizden ve hikmetsiz iş yapmayacağını bildiğimizden, razıyızdır bu seçime. Peygamberlerin, sonra sufilerin ve adını öyle demeseler de aslında ulemanın da çekildikleri inziva, hep bu minvaldedir. Hepsi de topluma yeni manevi açılımlar (fetihler) ve aydınlanmalarla dönmek içindir.
İlişki içinde olmak istediğimiz ve olduğumuz insanların seçiminde ilahi takdirle bizim tercihlerimiz iç içe geçmiş durumdadır. Bir yanında olmak istediklerimiz var bir de mecburen yanında olduklarımız. Bu ikisi arasındaki mesafe çok açıldığında, biraz nefes alıp tekrar aralarına dönebilmek için zihinsel bir kulübeye sığınmak çok sağaltıcı olabilirse de "anlam" ancak başkalarıyla birlikte ulaşılabilecek bir şeydir. Acıları paylaşırken, açlıkla savaşırken veya birinin yüreğine bir sevinç parçası yerleştirirken ulaşırız anlama? Yani hakikate... Yani huzura... Bazen sevinçle ama çoğu zaman acıyla alınan bir yolun sonundadır, anlam …
Herkesin hayata başladığı nokta farklı olduğu gibi varacağı yer de aynı olmayacaktır. İyi niyet ve ihlasla yapılan her ibadet, kulu Allah'a yaklaştırır ve ahlakınık yüceltir. Fakat biz o kulun yolculuğuna hangi noktadan başladığını bilemediğimiz için ibadetin ona fayda vermediğini zannederiz. Bu nedenle "bir de namaz kılıyor" demek yerine "ya bir de namaz kılmasaydı" demeyi deneyebiliriz.
Ne ki ciddi bir konuyu gülünç kılmak bir o kadar aymazlık iken, öte taraftan gerçekten gülünç olana gülünç olmayan bir kılıf uydurmak da büyük bir beceri gerektiriyor.