Mülkiyet sadece belirli bir dereceye kadar daha bağımsız, özgür kılar insanları; bir basamak yukarıya sonra mülk efendi, mülk sahibi de köle olur: zamanını, düşüncesini kurban eder mülke ve bundan böyle bir ilişkiye yükümlü, bir yere çakılı kalmış, bir devlete ilhak etmiş hisseder kendini: tüm bunlar belki de çelişir en içsel ve en özsel gereksinimiyle.
Seküler ahlâk yanlılarına göre aşırı tüketim ile baş edebilmenin tek yolu, egemenliğe dayalı spiritüalizmin sahip olduğu bazı riyazetlerle mümkündür. Tüketimde asıl olanın mülkiyet ya da bir şeyin mülkiyetini elinde tutmak olduğu bilinmektedir. Aslında buna uygun biçimde söz konusu spiritüel anlayışların kendisi de tüketim kategorisinden bir parça olduğuna göre bu anlayışlar asla modern tüketim zinicirini kıramazlar.
Reklam
Sahiplenme etkisi
Yitirmenin acısından sakınmak bizi kazanmanın hazzına varmaya oranla iki misli güdüler. Evrim bizi elimizde olan şeyi elde edebileceğimiz şeyden daha fazla gözetme duygusuyla donatmıştır. Burada özel mülkiyet kavramına dayanak oluşturan ahlaki duygu çıkar. İnançlar herkese açıklanmış özel düşünceler biçimine bürünen bir tür özel mülkiyettir; dolayısıyla sahiplenme etkisi inanç sistemleri için de geçerlidir.
Sayfa 338
"İslam dünyasında din, yalnızca bir inanç değildir. Yönetici sınıfın ideolojisidir. Sultanlık halk üzerindeki egemenliğini, erkek kadın üzerindeki mülkiyet hakkını bu din ideolojisi aracılığı ile yürütür."
Sayfa 50 - Cem Yayınevi, 4. BasımKitabı okudu
Muazzam bir değerlendirme
Aşkın ilk dönemlerinde her iki taraf da, diğerinden emin olamadığı için dikkatlidir ve öbürünün kalbini kazanmaya çalışır. Canlı, hareketli, ilgi çekici ve bu canlılıkları yüzlerine yansıdığı için de güzeldirler. İkisi de birbirlerine sahip olmadıklarından, enerjilerini olmaya, yani vermeye ve karşı tarafı canlandırmaya yöneltmişlerdir. Bu durum, çoğu kez evlilikten sonra değişiverir. Evlilik sözleşmesiyle eşler birbirlerinin bedenleri, duyguları ve ilgi alanları üzerinde hak sahibi olurlar. Artık kazanılması gereken kimse yoktur. Çünkü sevgi sahip olunabilecek bir nesne, bir mülkiyet haline gelmiştir. İki taraf da sevgiye değer olmaya, sevgiyi canlandırmaya çaba göstermemeye başlayınca, her şey can sıkıcı olur ve güzellikler yitirilir. Hayal kırıklığına uğrayan eşler çaresizdirler. Kendilerine "başlangıçta bir hata mı yapmıştık? Yoksa karşımızdakini tanıyamamış mıydık? Veya ben mi değiştim?" gibi sorular soran eşler, genellikle karşı tarafı suçlu bulup, kendilerini aldatılmış hissederler. Anlayamadıkları şey, artık ilk zamanlardaki gibi birbirlerini seven insanlar olmadıklarıdır. Sevgiye sahip olabileceklerini sanma hataları, onların birbirlerini sevmelerine engel olup sevgiyi yok etmiştir.
Sadece her şeye doğuştan sahip olanlar mülkiyet duygusunu gerçek anlamda tadabilir, sahip olmanın ne anlama geldiğini kavrayabilir. Mülkiyet hissi, insanın sonradan edinebileceği bir şey değildir.
Reklam
Her yerde insanlar bir kamu düzeninden bahsederken, aslında her bireyin sadece kendi menfaatini düşündüğü görülür. Özel mülkiyet olmayan Ütopya'da ise herkes kamunun iyiliği için uğraş verir. Özel mülkiyet olmamasına karşın herkes zengindir. Bir adam Ütopyada ne çocuklarının yoksulluk çekmesinden korkar ne de kızlarının çeyizini nasıl düzeceğini düşünür. Hem kendisi hem karısı hem çocukları ve torunları hem de düşlediği kadar kuşak ötesi, bolluk içerisinde ve mutlu yaşarlar; çünkü orada, vakti ile çalışan ama artık çalışamaz halde olan kimseye ötekilerden daha az ilgi gösterilmez.
Sayfa 122 - KabalcıKitabı okudu
Başkasının borcu 24 MAYIS 1948 yılında bugün İsrail devleti doğdu. Bundan daha birkaç ay sonra, sekiz yüz bin Filistinli kovulmuş ve beş yüzden fazla köy yerle bir edilmişti. Zeytin, incir, badem ve diğer meyve ağaçlarının yetiştiği bu köyler şimdi otoyolların, alışveriş merkezlerinin ve lunaparkların altındaki mezarlarda yatıyor. Onlar isimsiz ölüler. Yeni yönetimin yetkilerinden oluşan İsimler Komitesi haritayı yeniden vaftiz etti. Filistinli çok az şey kaldı. Haritanın bu dinmek bilmez isim açlığı İncil tarafından cömertçe dağıtılmış mülkiyet haklarını akla getiriyor ve Yahudi halkının maruz kaldığı iki bin yıllık zulüm bu yapılanları doğrulamakta kullanılıyor. Yahudi sürek avı daima bir Avrupalı geleneği oldu, ama onların borcunu ödeyenler şimdi Filistinliler.
"Vicdan," diye ya­zarlardı, "insanın en yüce şerefi olan vicdan, sadece ona bahşedilmiştir; adalet ve adaletsizlik, erdem ve kabahat kavramları insanın soylu ayrıcalığıdır.
Söz konusu ideoloji (liberal virüs) toplumsal organizasyonu sadece iki ilkeye indirgemiş durumda: özgürlük (esas itibariyle özel teşebbüs özgürlüğü olmak kaydıyla) ve özel mülkiyet.
Sayfa 11 - Yordam KitapKitabı okudu
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.