Hiç kendim için ağlamadım ben. Bunu çok isterdim hâlbuki, bazen aynanın karşınsa geçip annemi, babamı düşünür ve yüzüme uzun uzun bakardım ama ne yaparsam yapayım, bir türlü ağlayamazdım. Oracıkta taş kesilirdim sanki. Bir yandan da kapılara koşup bakardım babam geliyor mu diye, pencerelere koşup bakardım. Babam, tıpkı cici annem gibi ortalıkta
Sa'y yerine gittim. Sa'y yaparken birbirleriyle
sohbet eden iki mü'min gördüm. Sa’y yeri henüz dinî duygu Onlar ların değil, İnsanî duyguların ön plana çıktığı bir yerdir. Gelal Al Ahmed'in
deyimiyle, "Say yapmaya gittiğimde birinci sa'y’ı yaptım, bana
önemli bir açılım kazandırmadı. İkinci, üçüncü sa'ylarda yavaş yavaş
tutuştum,
More, hapise girdiği ilk aylarda, Kralı İngiliz Kilisesi’nin
başı yapan yasaya yemin etmeyi iki kez reddetti.
İki ağzı da keskin bir kılıca benzetmişti bu yasayı:
İnsan buna evet derse, ruhunu; hayır derse, bedenini yitirecekti.
More ise, ruhunu yok etmektense, bedenini yok etmeye çoktan razıydı.
Sorguya çekilirken, “Anlayın bunu,”
Nerede özgürce yaşayabiliyorsan evin, ailen, şehrin ve kavmin oradadır. İmanın özgürce yaşayabileceğin yerdedir. Zulüm ve baskının olduğu yerde, gerçeğin
köleleştirildiği yerde kalma. Zira kara ve deniz geniştir ve insanı çoktur.
Canlarını, mallarını, rahatlarını korumak amacıyla teslim olup orada kalanlar
kendilerine zulmetmişlerdir. Canını, malını ve rahatını kazanıp korumak amacıyla imanlarını ve özgürlüklerini satmış oldukları için mahrum kalacaklardır. Bunun aksini yapanlar, yani Allah yolunda herşeyden vazgeçenler, hicret ile kaybettiklerinden kat kat fazlasını, hicret ile elde edeceklerdir. Tarih de bunu göstermiyor mu?
"o zamanlar "cemrenin suya düştüğü ilk geceydi..." diye başlardı "küçük kara balık" kitabı... sene 1978, çeviri o yıllara ait. sene bilmem kaç diye başlayan cümleler kurmaya başlamışsanız artık büyümeye başlamışsınız demektir. "küçük kara balık" ismi de nedense tuhaf bir şekilde çocukluk ve büyümek kelimelerinin