Gurur mu? Açlıktan ölecek duruma düşüp sefalet içinde yaşamak mı? İnsanlar bu kadar zalimlerken, bu kadar vurdum duymaz davranırlarken sanırım bu iki seçenekten birini tercih etmek epey zor olmalı.
Kitap da kahramanımız, hayatını yazarak geçiren ve geçimini buna dayayan birisidir. Fakat bir süre sonra düzgün yazamaz olur, ilhamını kaybeder. Böylelikle serüven başlar. Her gittiği kapıdan, her gittiği kişiden geri çevrilir. Artık yazamaz olduğu için parası bitmiş ve aç kalmıştır. Parasızlıktan kirayı ödeyemez ve bunu gurur meselesi yapıp evi terk eder. Gururuna hiç toz konduramadığı için sokaklarda yaşamayı, aç kalmayı göze alır. Hatta kendi gururu için şöyle bir sitemde bulunur. “Gülünç olmak istemiyordum, fakat fazla gururdan ölebilirdi insan.” Eline geçen az miktardaki paraları vicdan rahatlatmak için ihtiyacı olduğunu düşündüğü kimselere dağıtıp durur ve böylece kendi açlığını unuttuğuna inanmak isteyip kendini avutup durur.
Roman tam da bu süreçte çekilen açlığı çok ince bir biçimde anlatır ve yazımın başında bahsettiğim soruları sordurur sürekli bizlere. Öyle ince anlatılıyor ki açlık kitap da hem üzülüyor, ürperiyor veya sinirleniyor okurken insan..
Kısacası bu kitabı okuduktan sonra ne kadar şımarık yaşadığımızı fark ettim ve eminim ki bu kitabı okuyan çoğu kişi böyle hissetmiştir. İç hesaplaşmanıza hazırsanız mutlaka bu kitabı okuyun..