İnsan bağları çok zayıfladı artık kimsenin kimseye tahammülü kalmadı. Bakın dünyanın en entelektüel sorusu "Neden" sorusudur. Bir eyleme bir tepki vermeden önce keşke bir neden sorusu sorsak. Günümüz insanının bu sorgusuz infaz bakış açısı o kadar çoğaldı ki anlayışsızlık seviyemiz aşırı yükseldi. Ve o yüksekliği artık göremez hale geldik. Tahammül konusu ise bambaşka. Kimse artık karşı tarafın iyi ve kötü yanlarını alıp bunları bir çarpıştırma zahmetine girmiyor. Herkes karşı tarafı kendi istediği kalıplara sokmaya çalışıyor. İyi ve kötü yanları çarpıştırıp elde kalanlara bakmadan hemen kestirip atıyoruz. Araya bir iletişimsizlik ve soğukluk koyuyoruz. Tahammül sahibi insanlar tahammülsüz insanlara denk geldikçe artık tahammül diye bir şey kalmıyor. Tahammül sahibi insanların tahammülsüz insanlara karşı tahammülü kalmadı. Hal böyle olunca artık insanlar kabuklarına çekildiler ve bu yüzden sosyal bir toplum yapısı artan yalnızlıklar yüzünden asosyal bir görünüm aldı. Bir insan bir insana muhtaç değildir elbet tabii ki çünkü insan kendiyle barışık olduğu sürece mutludur ama unutmayalım ki insan toplumla var olan bir psikolojiye sahip bir mahlukat. Günümüz insan ilişkileri artık saygı cumhuriyetinden geçip mantık çemberinden de geçse bile tahammül kayasını kaldıramayacak kadar güçsüzdür...
Filozof vs. Filodoks
Bilindiği üzere “philo” eski Yunancada sevmek, “sophos” ise bilgi, bilgin, üstat anlamlarına gelmektedir. (1) Bununla birlikte Platon’un Devlet kitabının 5. bölümünde Sokrates’in tanımını yaptığı “philodoxa” teriminde yine “philo” kelimesi sevmek anlamına gelirken “doxa” sahte bilgi diye tanımlanmaktadır. Ve hatta aynı kitapta filodoksun tanımını
Reklam
Hayatta yaşadığım hiçbir zorlukta yanımda olmayan, benim geçtiğim hiçbir yoldan geçmeyen, hiçbir zorluğu çekmeyen, beni anlamayan, tanımayan, sevmeyen hiçbir insanın fikrine öğüdüne muhtaç değilim. Kimse bana buzdolabı gibisin, insan sana bakınca hayattan soğuyor, negatif insan, asosyal, geri kafalı gibi cümleler kuramaz. İnsanların tercihlerine saygı duyduğumuz gibi insanlar da duymalı. Aitlik his etmediğimiz bir ortama katlanmak da bir tercihtir. İnsanları sevmiyorum, insan tanımak, kimsenin egosunu daha fazla tatmin etmek de istemiyorum. Kirpiğimden ayak tırnağıma kadar yorgunum. Oradan oraya sürüklenen sabit olmayan bu yıpratıcı gelecek kaygımın ezginliği ile yaşamak yeterince canımı yakıyor. Kendimi aşırı değersiz his etirildiğim ortamlar var. Kimseyi incitmezken insanlar bana sataşma hakkını nereden alıyor?
Günümüzde ilginç bir şekilde köleliğin kaldırıldığını düşünen insanlar var. Bu insanlar ya dünyadan bihaberler ya da haberdar olmamış gibi davranıyorlar. İnsanlar var olduğu sürece kölelik mutlaka olacaktır. Çünkü her daim biri diğerinden üstün olacak ve biri diğerine muhtaç olacaktır. Bu böyledir. Ve her daim insanları istemese bile bir şeyleri
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Read in 18 days
İçimizdeki Şeytan, Sebahattin Ali’nin okuduğum ikinci romanı oldu. Birincisi, malumunuz, sosyal medyada en çok karşımıza çıkan eseri: Kürk Mantolu Madonna. Sabahattin Ali’nin eserlerinin neden bu kadar popüler olduğunu İçimizdeki Şeytan’ı okuyunca anlamış oldum. Eserlerinde kesinlikle vasat bir Türk aşk dizisi/filmi tadı var. Onlardan farkı, hatta Sabahattin Ali’yi önemli bir yazar yapan farkı, aşkı işlerken hayata dair bir mesaj verebilmesidir. Bu mesaja, eserlerini her okuyan nail olabilirse ne mutlu… Diğer bir farkı ise karakterleri okuyucunun yaratabilmesidir. Ali’nin bu konudaki ustalığı, şahit olduğumuz basit oyunculuklara ve yönetmenlere muhtaç olmamamızı sağlıyor. Roman tek solukta okunabilecek cinsten bir eser. Vermek istediği mesajı eserin bütününe yaydığı için okuyucusunu yormaz. Yazar, her karakter üzerinden farklı bir boyutta mesaj vermeyi de ustalıkla başarır. Üzerinden yaklaşık bir asır geçmesine rağmen eserin tesiri, imkanları ve fırsatları artan ve bunu şuursuzca kullanan insanoğlu üzerinde daha çarpıcı bir şekilde hissediliyor. Aradığımızı bulduktan sonra ona sımsıkı sarılmamanın bedelinin onu kendi ellerinle teslim etmek anlamına geldiğini ya da bunun öncesinde insani bir gayemizin olmamasının içimizdeki şeytanı nasıl harekete geçirdiğini anlamak isteyen herkes bu kitabı mutlaka okumalıdır.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019173.7k okunma
Zekâttan sonra, İslâmiyette para telâkkisi, cömertlik ahlâkı, bitiştiğinde aç ve muhtaç varken yemeğe oturmamak emri ve mütemadi yardım mükellefiyeti nazara alınacak olursa, (sosyal adalet) tekerlemecilerine verilecek cevap kendi kendine ortaya çıkar.
Sayfa 223Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 271 ile 280 arasındakiler gösteriliyor.