- Ne biçim insan bunlar? Ne acaip mahlûklar! Bunların mefkureleri nedir? Ne için yaşıyorlar? Vatanları yok, vicdanları yok, Allah’a da, güzelliğe de, fazilete de inanmıyorlar, bunu anladık, peki? Para için mi yaşıyorlar? Servetin hududu yok mu? Debdebe için mi yaşıyorlar? İstanbul'da bunun fevkinde hangi saltanat var? Hayır, bunlar için değil hayır, ne vatan, ne vicdan, ne Allah, ne güzellik, ne para, ne debdebe, ne saltanat için, hayır, hiçbiri için değil. Fenalık için, yalnız günah işlemek, yalnız başkalarının ıstıraplarına bir zebani istihzasıyla çirkin çirkin gülmek için, rezaletlerin gübresinde iğrenç bir taaffünle pişmek için yaşıyorlar. Hay Allah cezalarını versin! Çanakkale'de, gözlerimin önünde kafaları futbol topu gibi, koparak havaya fırlayan Türk gençleri bunlar için mi can verdiler? Tevekkeli değil, ordu, ahali açlıktan, hastalıktan kırılıyor. İki milyon kilometre murabba arazinin mahsullerini İstanbul'da üç beş yüz kişi yiyor. Yine kör boğazlarına doymuyorlar. Hay Allah topunu Kahr ismiyle kahretsin... İnsan vatanperver olduğuna değil enayi yerine konduğuna yanıyor.
Güftekar-Ahmet Paşa- Murabba Bestekar-Münir Nurettin Selçuk youtu.be/n85uDaAA3Rw Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül Kara sevdaya yiler bî-ser ü bî-pây gönül Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ nidelüm Pây-mâl eyledi bu zülf-i semen-sâ
Reklam
Ondan sonra, tanıdığım yüzlerce Türk arasında en orijinal çehrelerden, kendisine hayret ve takdirle bakılacak simalardan birisine sıra gelir: takımın çavuşundan bahsetmek istiyorum. Bunun adı Mustafa Bakkal derler, zabitler de bölükteki Bakkal derler, zabitlerde bölükteki öteki Mustafalardan ayırd edebilmek için kendisini "Mustafa Bakkal,,
İnce belli istikânlarda tavşankanı çay çayda kelle şekeri sessizce eriyor rahlede kur'ân-ı azîm-üş-şan El yazması divanlarda muhammes'ler murabbâ'lar Gün bugün saat bu saat Nasıl her şey hiç yaşanmamış a dönüşmüştür Artık o şûh o dilbâz o şâir-i nev-edâ Ahmet Nedim efendi'yi kim arar kim sorar
Klasik şiirin saray ve ricali tekelinden çıkıp bir piyasa meta'ı haline gelmesinde Zati gerçekten bir devrim sayılabilir. Bazen Zati'ye, para ve nefis yemeklerle bir er veya hatun, hizmetkarını gönderir, şöyle bir mahlas, kafiye ve redifle bana bir murabba' veya gazel yazıp gönderesin, diye şiir ısmarlardı ('Aşık Çelebi, 279b).
Sayfa 247Kitabı okudu
Çeşitli Konular Üzerine Atsız'ın Fikirleri
"– Efendim, sizi yordum ama, yine çok mühim bir soru soracağım. Cevaplarınızın bütün milliyetçi gençlere yön vereceğine inanarak… Türk dilinin sadeleştirilmesinin sınırı ve prensipleri ne olmalıdır? – Türk dilinin sâdeleştirilmesinde şu prensipler hâkim olmalıdır; a) Terimlerde Türk kök ve ekleriyle kelime türetmek b) Yazı dilinde
Reklam
105 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.