Müdahalecilik, şu bildiğimiz bayat devletçiliği, derinliğine, genişliğine ve yüksekliğine, çok daha zengin mikyasta plânlaştıran bir görüş içinde, çocuğu üstünde babadan, karısı üstünde kocadan, hastası üstünde doktordan, talebesi üstünde hocadan, borçlusu üstünde alacaklıdan ve nihayet fert üstünde, o ferde ait fotoğrafın sahibinden bir derece üstün, ictimaî bir murakabe ehliyetine inanmak, bu ehliyetin makamını ve iş cihazını kurmak ve bu cihazla fert arasında, bir vücûdun uzuvlariyle beyni arasındaki âhenk sırrına ermek dâvasıdır.
Sayfa 203
İnsanların çoğu insaf nazarıyla bakıp kendi nefislerini muhasebe ve murakabe etseler, gece gündüz nefsin arzu ve isteklerine bağlı hizmetçi köle gibi olduklarını görürler. Görünüşte insana benzeseler de, hakikatta onların hali köpeğin ve hınzırın hålinden pek farklı değildir. Onların yarın mahşer gününde kalplerinde gizli olan mânålar aşikâr olup zahir suretleri de, bâtınlarındaki mânânın renk ve şeklini alacaktır. Böylece şehveti galip olan kimse, hınzır şeklinde görülecektir.
Reklam
Üstad Kadir Mısıroğlu
kararlar muvacehesinde hayatınızı gözden geçirin. O prensiplere sadık kaldınız mı? Bu Murakabe-i Nefistir.
Kitaptaki anlamını en çok sevdiğim kelime
Murakabe : Kişinin dış dünya ile ilişkisini kesip iç alemine dalarak özünde hissettiği Allah’a yönelmesi ve O’nun huzurunda kendini denetlemesi durumu.
"Nakşibendi Tarikatına mensup olan kişi, sülûk eder." Sülûk: Tasavvuf yoluna intisap ederek (girerek), riyazetle iştigal edip, (az yemek, az içmek, az uyuyup, az konuşmak gibi manevi vazifelerle meşgul olmak suretiyle) salik'in (Allah yolcusunun), Mevla ile kendi arasındaki perdeleri aşmak için manevi bir yürüyüşle yürümesinden ibarettir. Şu ikinci şatr (parça) da bunun tefsiri (açıklaması) gibidir. "(Bu kişi) gece-gündüz nefsine kement atar." Kement: Düşmanı ve avlanırken bazı hayvanatı (hayvanları) tutmak için uzaktan atılan, ucu ilmikli ip ki, boyuna geçtikten sonra, çekilmekle sıkışır. "Bu muhterem kişi zikir ve tefekkür eder. (Bu șekilde nefsini bağlamış olur) İşte zikir, tefekkür, rabıta ve murakabe gibi Tarikat-ı Aliyye'nin vazifelerine çalışmak, nefse kement atmaktır. Bu vazifeleri yaparak nefse kement atılmadığı takdirde,nefis her zaman șehevani (sevdiği) yollara dalmakla, Mevlâ ile kendi arasına daha nice perdeler sokar ve bu sebeple Mevlâ ile huzurdan (beraberlikten) geri kalmış olur.
Şefaat
Allah'ın birliğini, mülahaza, müşabede ve murakabe noktasında gerekli bilgi ve düşünce donanıma sahip olmayan birinin ayağı sağlam, metin bir şekilde basmadı-ğı halde kim ki Resul (a.s.)e uyar, O'na tabi olan etbaına muhab- bet eder, sevgi besler ve sünnetlere sarılırsa, onun ilahi huzur ile münasebeti sadece vasıtayla birlikte sağlamlaşır ve
Reklam
Demokrasi getirenleri demokrasiye geçirmeye çalışmak
Bu, fırkanın (terakkiperver cumhuriyet fırkası) kuruluş amacıyla bağlantılı esas özelliktir. Doğal olarak halk otoritesi (Hakimiyet-i Milliye) birinci derecede öneme sahip bir ilke olarak dile getirilir73. Egemenliği o güne kadar ki uygulamalarıyla teorik olarak halka veren ve muhalifi olmadan iktidar olan bir parti karşısında, halk egemenliği
"Nedir bu murakabe? Neymiş bedenden çıkıp gitme? Neymiş oruç? Neymiş nefesin tutulması? Ben'den kaçıştır bu, benliğin eza ve cefasından kısa süre için yakayı kurtarmaktır, acıya ve yaşamın anlamsızlığına karşı kısa süreli bir duyarsızlıktır. Han köşesinde birkaç tas pirinç şarabı ya da mayalanmış koko sütü içen bir sığırtmaç da kısa süre için aynı duyarsızlığı yaşar."
Müslümanın önce yapacağı şey, hepimizden önce istenilen şey, emrolunanları yapmak, yasak edilenlerden sakınmaktır. Nitekim, sûre-i Haşrin yedinci âyetinde meâlen, (Resûlümün getirdiği emirleri alınız, yapınız! Sizi nehy, men ettiği şeylerden kaçınınız!) buyuruldu. İhlâs elde etmekle emrolunduk. Fena hâsıl olmadan, ihlâs elde edilemez ve Zat-i ilâhîyi sevmedikçe, hâsıl olmaz. O hâlde, Fena makamını ve bunun başlangıcı olan (Makamât-i aşere)yi, yâni on şeyi elde etmek lâzımdır. [Fenaya kavuşmak için lâzım olan on şey, tevbe, zühd, tevekkül, kanaat, uzlet yâni dîni, ahlâkı bozan kimselerden, kitaplardan, gazetelerden, filmlerden sakınmak, zikir yâni her harekette, Allahü teâlâyı unutmamak, teveccüh, sabr, murâkabe ve rızadır.] Fena makamı, her ne kadar, Allahü teâlânın ihsânı ise de, fakat bu ihsâna lâyık olmaya hazırlanmak, başlangıclarını elde etmek için çalışmak lâzımdır.  (Mektubat-ı Rabbani, 38. Mektub)
Özellikle resmi/ideolojik tarih yaklaşımını esas alan literatürde, "demokrasiye geçiş dememeleri” ve “çok partili hayata geçiş” deyimleri görülür. Bu deyimler, ideolojik bakış açısıyla geliştirilmiş, bilimsel olarak yanlış deyimlerdir. CHP'nin gerek programında gerekse söyleminde “demokrasiye geçiş” diye bir cümleye rastlanmaz. CHP
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.