Akıl inziva halindeyken ve kesintisiz kendi başınalığında daha çok işler. Düşünmek için büyük bir labaratuvara ihtiyaç yoktur. Yaratıcı zekayı köstekleyen harici tesirlerden uzakta özgünlük büyüyüp serpilir. Yalnız kalın, icadın sırrı buradadır; yalnız kalın, fikirler buradan doğar.
Ailemiz bizi yetiştirirken bazı şeyleri eksik yada yanlış öğretir. Mesela ben “Sofrada konuşulmaz” öğretiyse büyüdüm. Tamam, ağzımız doluyken konuşmasaydık ama en azından bütün aile sofrada buluşmuşken konuşsaydık. Sonra öğrendik ki, en güzel sohbetler yemek yerken oluyormuş. “İş yemeği” diye bir kavram varmış hatta. Daha da arttırayım, romantik yemek için dünya para saçılırmış. Ailelerin sana verdiği bilgiler malesef artık sık gelen güncellemeler karşısında çok çabuk eskiriyor.
Kafama bir düşünce saplandı: Yaşamda ilk kez, onca şair tarafından dile getirilen, onca düşünür tarafında nihai bilgelik olarak ortaya konan gerçeği gördüm. Gerçek: İnsan özliyebileceği nihai ve yüksek hedef, sevgidir. O anda, insan şiirinin ve insan düşünce ve inancının vermesi gereken gizin anlamını kavradım: İnsanın sevgiyle ve sevgi için kurtuluşu. Dünyada hiç bir şeyi kalmayan bir insanın, kısa bir an içinde olsa, sevdiği insana ilişkin düşüncelerle ne kadar mutlu olduğunu anladım.