...Ziyadece kan ağlayan yüreğim, şuurumun beni çıldırtacak kadar keskin şekilde kontrolü ve başımı şiddetle sıkıştıran devamlı ağrılara rağmen beni hâlâ ayakta tutan bir mucize var. Bir tek o mucize. Bir ümit ışığı! Zaman zaman parlayan bir ümit ışığı, bir tek o ümit ışığı beni hayata bağlıyor. Bu ümit ışığı bir nur gibi doğup, beşerî ıstıraplar, yokluklar, hasretler ve kahırlar arasında içimi ısıtıyor Valideciğim. Bu nur, kurtuluşun, hürriyet ve istiklâlin ümidine dair bir ışıktır ve burada vatan için ölmeye hazır bütün Türkler'in güneşten daha fazla hissettiği bir aydınlıktır. Eğer Zafer-i Nihayî ümidimiz olmasa, topu ve tüfeği, aleti ve edevatı, ilacı ve yemeği bizden çok üstün olan birleşik bir dünya ordusuna karşı bir saat dayanamaz ve yenilirdik. Bu meşakkatli şartlarda böyle bir ümidi nasıl koruduğumuza gelince, bu da haksızlığa, yoksulluğa, despotizme ve işgalciliğe karşı insan denen canlının sahip olduğu bir mucizedir Valideciğim. Bana bu fevkalâde kötü şartlarda mücadele azmi veren, haksızlığa karşı ruhumun direnişidir. Haklı oluşumuzun ümididir. Hür ve müreffeh bir Türk Memleketi ideali, bir aşk gibi ruhumu tazelemektedir. Bu kelâmım (sözlerim) hissetmeyene lâtife gelebilir. Ancak içinde bulunduğumuz şartlarda lâtife yapacak halim yoktur. Burada her şey fazlasıyla hakikidir.
Çok muhterem Âdile Ayda Hanım, 17 Mart 1974 13 Şubat tarihli mektubunuzun ve telgrafınızın geri çevrildiğini gösteren kâğıdı alalı bir ayı geçmiş, doğrusu utanarak cevap veriyorum, önce teşekkürlerimi bildireyim. İyiyim. İyi sayılırım. Fakat halâ muntazam çalışma düzenimi kuramadım. Yeni ev küçük olduğu için, yerleşme işi daha tamamlanmadı.
Geri13
32 öğeden 31 ile 32 arasındakiler gösteriliyor.