Okumanın Büyüsü;
Okumak, ruhun en derin köşelerine yapılan bir yolculuktur.Her sayfa, her cümle , bizi bilinmeyen diyarlara , farklı zaman dilimlerine ve sayısız hayatın içine sürükler.Kitaplar , insan zihninin en özgün yaratılarıdır; bir yazarın kaleminden dökülen kelimeler , okurun dünyasında bambaşka anlamlar kazanır.Her karakterin acısı, sevinci, umutları ve hayal kırıklıkları , bizlere ayna tutar ve kendi iç dünyamızla yüzleşmemizi sağlar.
Bir kitabı elinize aldığınızda , aslında sadece mürekkep ve kağıttan oluşan bir nesne tutmazsınız.O kitap, siz onu okudukça canlanır , nefes alır, konuşur. Öyle ki ; bazı cümleler yüreğinize işler ve asla unutamayacağınız izler bırakır.Dostoyevski'nin ''Suç ve Ceza'' da Raskolnikov'un vicdan azabı , Yaşar Kemal'in ''İnce Memed'' de özgürlüğe olan tutkusu ya da Orhan Pamuk'un ''Kırmızı Saçlı Kadın'' da masallarla gerçeklerin içiçe geçtiği hikayeleri , bizlere insan olmanın karmaşıklığını anlatır.
Okumak, sadece bilgi edinmek değildir.O, aynı zamanda bir kaçış, bie sığınak, bir meydan okumadır.Bu yüzden , kitaplar sadece kütüphanelerde değil , kalplerimizde yer bulur.Okumanın büyüsü , kelimlerin ötesine geçer ve hayatlarımızı daha zengin , daha anlamlı kılar.
Kitap kokusu sarsın sokaklarımızı............
O rahvan atları anlaşılır kılan sabahlarda
göğsü kasvet sayrılarıyla çarpışıp
delişmen çocuklarını azdırırken dünya
şehrin çarşılarından esen telaş
hıçkırıklarla akşamı karşılayan bir aldanış gibi
babamın incinmiş sesine çökerdi.
yatağına ilk kez akan bir nehrin hırçınlığıyla
karın kapadığı rayları temizleyendi babam.
bir nasihatin başlangıcındaki
Üstderi aslında her yaştan sanatçının türlü şekillerde süslemek istediği boş bir tuvaldir. Korunabilen en eski dövme hâlâ Tirol'de bulunan 5300 yıllık ünlü buz mumyası Ötzi'ye aitse de, Paleolitik çağdaki kadın ve erkekler de benzersiz birer dövme sanatçısı olmak için tüm araç ve potansiyele sahipti. 4000 yıldan daha uzun bir süre önce Melanezya'da kullanılanlar gibi volkanik kayalardan yapılmış sivri uçların, pigmentin derinin altına nüfuz etmesine olanak vermiş olması muhtemel. Mürekkep yokken -kalamar mürekkebinin olası kullanımı hariç- duman isi de cilt altında kalıcı desenler yaratmıştı. Heykellerin üzerindeki bazı geometrik izler hacamat izleri olarak yorumlanmıştır. Bunlar hâlihazırda Paleolitik dönemde uygulanabilir şeylerdi, her ne kadar Ötzi'den daha eski bir mumya veya maddi bir kanıt olmasa da. Fakat böylesi bir keşif hiç de imkânsız değildir zira buzulların erimesi, buzlar tarafından korunan tarihöncesi organik kalıntıları günbegün ortaya çıkarmaktadır.
youtu.be/OrCx5wW94m0
Vivaldi’nin bu parçasını ne zaman dinlesem, tarif edilemez derinlikte bir huzur hissederim. Bu huzurun ardından boğazımdaki düğüm sihir olabileceğini düşündürecek bir zariflikle çözülür,
içime sevinç dolar. Sonra aşık olmak isterim. Evet, bu parçayı ne zaman dinlesem karşı konulamaz bir aşık olma arzusu kaplar
Zayıf boyunlu, kirpi saçlı, bir de mürekkep lekesi, sümüklüböcek izi. Gene de bir kadın onu sevmiş, kucağında ve yüreğinde taşımıştı.
O kadın olmasaydı, bütün dünya onu kemiksiz bir salyangoz ezercesine, ayakkarının altında çiğner geçerdi.
Daha kırkı çıkmadan
yeni göz yaşlarına sahip oluyorum
Cesedi soğumamış harflerimin
ceninlerini kucaklıyorum
Hayallerim idam sehpasında
Umutlarım kurşuna dizilecekken
Tam kalemi kırılacak tebessümlerin
Sen gelip otağ kuruyorsun
Barış türkülerine alışık değilim
Mutluluk kefeni yırtıp