Musab Süleyman Bakıcı

Musab Süleyman Bakıcı
@musab_bakici
“Akıcı Konuşma”
Akıcı konuşmada konuşmacı saniyede iki ya da üç sözcük üretir. Konuşmacı bu sözcükleri zihninde bulunan on binlerce sözcük arasından seçer. Bu süreç; edim, biçim, yapı, anlam ya da bağlamı içeren karmaşık bir yapıdan oluşur. Birbiriyle etkileşim içinde bulunan bu süreçler üç evreden oluşur: a) kavramlaştırma (ne söyleyeceğini düşünmek), b) biçimlendirme (formulation) (nasıl söyleyeceğini düşünmek) ve c) boğumlama (articulation) (sesli söylemek). Bu evreler birbirleriyle etkileşim içindedir ve her evre yeniden gerçekleşebilir ya da örtüşebilir (overlap) (Goh & Burns, 2012, s. 36).
Sayfa 124 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
“Yetkin Konuşmacının Özellikleri”
Konuşma tek taraflı değilse yetkin bir konuşmacı konuşma sırasını yönetmek için bazı izlemler işe koşar. Bu izlemler; konuşma sırasının kime geçtiği, konuşma süresinin ne kadar olması gerektiği, diğer konuşmacının sözünün ne zaman kesilmesi gerektiği, bir sonraki aşamada ne olacağını sezinleme, gerekli durumlarda konuyu değiştirme, uygun duraklamaları ve dolguları (filler) kullanma vb. biçiminde sıralanabilir. Yetkin konuşmacılar uygun zamanı bilir, konuşmak istediklerini belirtir, diğer konuşmacıların konuşmak istediği zamanı kestirir, karşısındaki konuşmacılara konuşma sırası verir ve dinlediğini gösterir (Thornbury, 2005).
Sayfa 121 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“İletişimsel Edincin Bileşenleri”
İletişimsel edincin dört bileşeni vardır: Dil bilgisel edinç (dil bilgisi, sözcük ve sesbilimsel bilgi), bağlam edinci (bağdaşık bir bütün üretebilmek için sözceleri birleştirme becerisi), toplumbilim edinci (sosyokültürel kurallara uygun ve doğru dil kullanımı becerisi) ve izlemsel (strategic) edinç (iletişim bozulma- larını önlemek için dikkat edilen sözel ve sözel olmayan eylemler).
Sayfa 120 - Asos YayınlarıKitabı okuyor

Reader Follow Recommendations

See All
“İletişimsel Edinç Nedir?”
İletişimsel edinç, dili gerçek iletişim ortamında kullanma becerisidir. Bu beceri dil bilgisi ve dil kullanma becerilerini içerir. Yüksek düzeyde iletişimsel edince sahip bireyler dil bilgisel doğruluğu olan, bağlama uygun, kabul edilebilir, dinleyenlerin kolaylıkla işlemleyebileceği sözceler üretir (Goh & Burns, 2012).
Sayfa 120 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Dinleme ve Konuşma Arasındaki Fark”
Dinleme, gelen girdiyi çözümleyip anlamlandırma süreçlerini içerirken; konuşma, iletiyi kurgulama, dil bilgisi kurallarına göre dönüştürme ve motor davranışlarla uygulama gibi işlemleri gerektirir.
Sayfa 119 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
“Konuşma ve Yazma Arasındaki Farklar”
Konuşma ve yazma arasındaki temel fark konuşmanın o ana ilişkin olmasıdır. Konuşma üretildiği ana yani gerçek zamana ilişkindir ve kalıcı değildir. Konuşmanın o ana ilişkin olması onun döngüsel değil doğrusal olduğunu gösterir. Ayrıca, konuşma ikili etkileşim içerirken; yazma tekli etkileşim içerir. Konuşma daha az bir sürede tasarlanarak üretilirken yazma daha geniş bir zaman dilimi içinde üretilir, kalıcıdır ve resmi bir dil kullanımı gerektirir. Bunlara ek olarak, konuşmacı dinleyiciden anında geribildirim alabilir (Goh & Burns, 2012; Hughes, 2011; Richards, 2008; Thornbury, 2005).
Sayfa 118 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Konuşma Edimi”
Konuşma edimi, beyinde düşüncelerin tasarlanması, gerekli organlara iletilmesi ve bağlama uygun bir biçimde doğru sözcük, dil bilgisi yapısı ve sesletimle söze dökülmesi gibi sıralı işlemler gerektiren oldukça karmaşık bir süreç içerir.
Sayfa 115 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
Bireyin kavram dünyası ve söz dağarcığı ne kadar geniş ve zengin olursa anlamlandırma kabiliyeti de o derece güçlü olur (Yalçın ve Özek, 2006, s. 134).
Sayfa 92 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Dinleme Eğitimi ve Söz Varlığı İlişkisi”
Okul çağına gelene kadar öğrenilen bilgilerin büyük çoğunluğu dinleme yoluyla gerçekleşmektedir. Bireyin kelime hazinesinin temelleri de işte bu dönemde atılmaktadır. Okul çağına gelindiğinde ise dinleme yoluyla oluşan kelime hazinesi, okuma ile genişlemektedir. Dinleme ve okuma yoluyla artan kelime hazinesi de konuşma ve yazmada, bireyin kendini ifade edebilmesinde kullanılmaktadır. Bu nedenle dinleme becerisinin söz varlığına büyük bir katkısı vardır.
Sayfa 92 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Duyuşsal Kayıt, Kısa Süreli Bellek ve Uzun Süreli Bellek”
Bilginin depolanmasını ve gerektiğinde bilgiye erişilmesini sağlayan bellek, duyuşsal kayıt, kısa süreli bellek ve uzun süreli bellekten oluşan bir bilgi işleme sistemidir. Duyuşsal kayıt göz, burun, kulak gibi organlardan gelen bilgileri birkaç saniye saklar. Kayıt süresi 5 saniyeden kısa olduğu için zihinsel işleme tabi tutulmak üzere bilginin kısa süreli belleğe yerleştirilmesi gerekir. Bilginin işlem yapılmaksızın kısa süreli bellekte tutulma süresi yaklaşık 15 saniye kadardır (Engin, Calapoğlu ve Gürbüzoğlu, 2008). Bilgi yeteri kadar tekrar edilir, iyi öğrenilirse uzun süreli belleğe yerleşir ve burada dakikalarca veya on yıllarca saklanabilir (Karabekiroğlu, Gımzal ve Berkem, 2005).
Sayfa 90 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
“Analitik Dinleme”
Analitik dinleme; başkalarının düşüncelerini sorgulamadan ve yanıt vermeden önce bir konunun tüm yanlarının ele alındığı dinleme türüdür.
Sayfa 85 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Eleştirel Dinleme”
Eleştirel dinleme; empatik dinlemenin tersine yargılama içerir Sorgulayıcı dinleme olarak da adlandırılan bu dinlemede dinleyici; konuşmacıya, konunun içeriğine ve kelimelere dikkat eder. Konuşmadaki tutarsızlıklar ve hatalar üzerinde durulur.
Sayfa 84 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Dinleme ve İşitmenin Farkı”
İşitme isteğimiz ve irademiz dışında gerçekleşirken dinleme belli bir amaç doğrultusunda yapılan ve öğrenilmesi gereken bir beceridir (Aktaş ve Gündüz, 2001, s. 249). İşitme, dinlemenin fizyolojik bir boyutudur; dinlemenin olabilmesi için öncelikle işitmenin olması gerekmektedir. İşitme olmazsa dinleme de olmaz.
Sayfa 80 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Çağatayca”
Türk dilinin z/ş kolu, 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren klasikleşmeye meyleden iki büyük yazı diliyle temsil edilmiştir: Osmanlı Türkçesi ve Çağatayca. Çağatayca veya Çağatay Türkçesi, genel manada Osmanlı kültür muhiti dışında kalan Orta Asya'da ve Altın Ordu sahasındaki Özbek, Uygur, Kazak, Tatar, Başkurt gibi Türk kimliğinin ortak yazı dili olarak kullanılmıştır. Osmanlı Türkçesinin Eski Anadolu Türkçesi üzerine kurulması gibi Çağatayca da Harezm Türkçesi üzerine kurulmuştur.
Sayfa 69 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
“Eski Anadolu Türkçesi”
Eski Anadolu Türkçesi (Eski Türkiye Türkçesi, Eski Oğuz Türkçesi vd.), 13. yüzyılın başlarından 15. yüzyılın sonuna kadar süren, Anadolu'nun yanı sıra bugünkü Balkanlar, Azerbaycan, İran, Irak ve Suriye'de kullanılan, Oğuz lehçesine dayalı bir yazı dildir. Bu yazı dili, Osmanlı Türkçesinin bir önceki evresidir.
Sayfa 67 - Asos YayınlarıKitabı okuyor
154 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.