Bu asırda müslüman hanımların içine yuvarlandığı en büyük belalardan biri de düğün gecelerinde giyilen son derece pahalı ve aşırı derecede gözalıcı şık elbiseler ve kıyafetlerle övünme ve böbürlenme belâsıdır.
Sayfa 127Kitabı okudu
Ebu Davud’un Ebu Hureyre (r.a)’den rivayet ettiği hadis-i şerifte Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Kimin saçı varsa ona değer versin.”
Sayfa 121Kitabı okudu
Reklam
Araştırıcıların her yerde ve her zaman dikkatini çeken bir husus da şudur: Temizlik ve yıkama hakkındaki bu yüksek peygamber tavsiyeleri onbeş yüzyıl önce belirlenmiştir. O devirde dünya ne hamamları, ne de yıkanmayı biliyordu. Hatta müslümanlar dışında kalan dünya bin sene sonra bile müslümanların temizlik konusundaki o seviyesine ulaşamamıştı.
Sayfa 118Kitabı okudu
Zeki, olgun müslüman kadın öyle bir kadındır ki dışı ile içi arasında denge kurmuştur. Kendisinin beden, akıl ve ruhtan meydana geldiğini idrak etmiş ve herbirine hakkını vermiştir. Hiçbiri aleyhine diğerine ağırlık vermemiştir. Ve bu dengeyi kurarken de ona teşvik ve terğib eden hak din İslam’ın yolunu, usûlünü kullanmıştır.
Sayfa 114Kitabı okudu
“Kur’an okuyan ve bu hususta maharetli olan kimse, mukarrab meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyip zorlukla okuyan kimseye iki kat ecir vardır.” (Buhari, Müslim).
Sayfa 111Kitabı okudu
Kimliği Müslüman olan bi kadının şahsiyeti
Müslüman kadın için çokluk ve lüksten önce helallik gelir. Müslüman kadın, eşi ev ihtiyaçlarını getirdiği zaman bir şey eksik mi diye bakmadan önce evine giren malzemelerin helal kazançla alınıp alınmadığına bakar. Hangi marketten aldın sorusundan önce hangi parayla aldın sorusu daha önceliklidir.
Reklam
Ona emr-i maruf ve nehy-i münker yani iyiliği emretme, kötülükten menetme görevini verirken, sosyal bir mevki ve yüksek bir insanlık sunmuştur. Çünkü onu tarihte ilk defa olarak emredici konuma getirmiştir. Halbuki İslam dünyası dışında sadece emredilen durumunda olarak bilinmekteydi.
Sayfa 109Kitabı okudu
Müslüman kadın bilmelidir ki Fransız Devrimi 18. yüzyıl sonlarında “İnsan Hakları Beyanname” sini ilan ederken bunu: “erkeğin hakları” başlığı ile ilan ediyordu. Bu bildirgenin birinci maddesi aynen şöyleydi: “Erkek hür olarak doğar, köleleştirilemez.“ Sonra ”ve kadın“ kelimesi eklenmesi için çalışmalar yapılmışsa da bu girişimler reddedilmiştir ve Fransız Devriminin hürriyet ilanı ilgili birinci maddesi: “Erkek hür olarak doğar, köleleştirilemez.” cümlesiyle sınırlı kalmıştır.
İslam, on beş yüzyıldan beridir hem de tarihte ilk defa kadın haklarını tamamen ilan etmiş bir dindir. Daha dünya; İnsan Hakları Örgütü’nün, İnsan Hakları Beyannamesi’ni tanımadan asırlarca önce, Müslüman kadın insan haklarından tam olarak yararlanmıştır.
Anne babasına iyilik ederken, kocasına karşı kadınlık görevini güzelce yaparken, çocuklarının terbiye ve eğitimiyle ilgilenirken, ev işleriyle meşgulken, akrabalık bağlarını korumaya çalışırken… bütün bunları Allah’ın emrine uymak ve O’na kulluk etmek niyetiyle yaptığı müddetçe müslüman kadın hep ibadet hali üzeredir.
Reklam
“Ancak sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.” (Zümer: 10).
Şuurlu ve olgun Müslüman kadın, Allah Teala’nın şu ayetini devamlı olarak gözü önünde tutar: “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman gerek mümin olan bir erkek, gerek mümin olan bir kadın için, işlerinde kendilerine muhayyerlik (seçme hakkı yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse muhakkak ki o, apaçık bir sapıklıkla sapıtmıştır.” (Ahzab: 36).
“Gerek erkekten, gerek kadından kim, mümin olarak, iyi amel işlerse, hiç şüphesiz onu (dünyada) çok güzel bir hayat ile yaşatırız ve onları muhakkak yapageldiklerinin daha güzeliyle ecir veririz.” (Nahl: 97).
Özellikle Ramazan ayında eda edilen umrenin sevabı, Rasulullah (s.a.) ile beraber eda edilen bir hacca denktir.
Ebud-Derda (r.a.) da şöyle der: “Sevgili efendim Rasulullah (s.a.) bana üç şeyi tavsiye etti ki yaşadığım müddetçe bunları bırakmayacağım: Her ayda üç gün oruç tutmayı, kuşluk (duha) namazını kılmayı ve de uyumadan evvel vitir namazını eda etmeyi.”
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.